TARİH ARALIĞI

Başlangıç Tarihi
Seç
Bitiş Tarihi
Seç

ARANACAK KRİTER

Kriter Seçin
Makale Başlığında

ARANACAK KELİME

Örnek “vergi mevzuatı”

AVRUPA BİRLİĞİ İŞLETME VERGİLEMESİ TEMEL KURALLARINA UYUM

Eylül 2001 Sayı 156

ÖZET

Vergi sistemi yapısının, işletme maliyetleri ve böylece uluslararası rekabet gücü üzerinde etkili olduğu açıktır. Bu nedenle, işletmelerin faaliyette bulunacakları ülke seçimlerinde, o ülkenin vergi sistemi büyük rol oynamaktadır. Sermayenin varlığı, yeni yatırımlar ve böylece yeni iş alanları, likidite bolluğu gibi bazı ekonomik sistemi iyileştirici ve geliştirici sonuçlara yol açtığından, pek çok devlet sermayeyi kendisine çekmek amacıyla özellikle yabancı işletmelere birtakım vergisel avantajlar tanımaktadır. Sermayenin milliyetinin olmadığı günümüzde devletlerin ekonomik sistemlerinde rahatlama sağlama amacıyla bu tür düzenlemelere gitmeleri esas itibariyle “doğal” karşılanmakla birlikte, bu durum, bir devletin vergi sisteminde yer verebileceği bu tür vergisel kolaylıkların “sınır” ının ayrı bir tartışma konusu oluşturmasını engellememektedir.Çünkü, herhangi bir sınır tanınmaması halinde, bilhassa küçük devletlerin hiç vergi almama ya da düşük oranlarda vergi alma sonucunu doğuran düzenlemeleri, sistemlerinde bu tür önlemlere yer vermeyen ya da - başta eşitlik ilkesi olmak üzere anayasal vergilendirme ilkeleri temelinde- yer vermek istemeyen diğer devletlerin vergi gelirlerinde büyük kayıplara yol açmaktadır. Avrupa Birliği’nin amaçlarından birini, malların, şahısların, hizmetlerin ve sermayenin serbestçe dolaşabildiği bir iç pazar yaratmak (ATA md.3, f.1, b.c) ve -bu amaçla uyum içinde- Avrupa Birliği’nin ekonomi politikasını da açık Pazar ekonomisi oluşturduğundan (ATA md.4, ABA md.102a), “serbest rekabet ilkesi” böyle bir sistemin temel ilkelerinden biri olarak kendisini derhal göstermektedir (ATA md.4, ABA md.102a)(3). Burada, yalnızca özel sektörün değil aynı zamanda üye devletlerin de serbest rekabeti bozucu etkilerden uzak durmaları gerekli olduğundan (ATA md.10), devletlerin rekabet üzerinde etkin araçlardan biri olan vergileri, “haksız vergi rekabeti”(4) yaratacak şekilde kullanmamaları sonucuna ulaşmak mümkündür(5). Böylece, uygulanacak vergisel kolaylıkların “sınır” ı sorununun, serbest rekabet ve açık pazar ekonomisi ilkesi çerçevesinde, “haksız vergi rekabeti” kavramı ile çözülmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır: bir devletin, sermayeyi kendisine çekmek amacıyla, haksız rekabet oluşturacak şekilde sisteminde vergisel kolaylıklara yer vermesi serbest rekabet ilkesine aykırıdır. Sermaye dolaşımı serbestisi ve kolaylığı nedeniyle bir “küreselleşme sorunu” olarak karşımıza çıkan “haksız vergi rekabeti” , bugün pek çok devletin vergi hukuku alanındaki önemli yakınma konularından birini oluşturmaktadır. Bu sorunla tek başına mücadelenin tatmin edici bir sonuca ulaştırmayacağı gerçeği, devletleri işbirliği yapmaya itmiş, OECD gibi uluslararası ve Avrupa Birliği gibi uluslarüstü örgütlerin bu konuya el atmasına neden olmuştur. İşte, Avrupa Birliği Konseyi’nin 1.12.1997 tarihli kararıyla hukuken vücut bulan “İşletme Vergilemesi Temel Kuralları”nı, bu mücadelenin bir yansıması olarak kabul etmek gerekir. Avrupa Birliği’nin bu konuda açık bir tutum almasının tarihi çok eski değildir. İktisat ve Maliye Bakanları ilk defa Nisan 1996’da Verona’daki gayri resmi gündemlerinde -Komisyon’un(8) çabasıyla- konuyu tartışmışlar ve Eylül 1997’de Mondorf-les-Bains’deki gayri resmi gündemlerinde ise somut bir şekilde şekillendirilmişlerdir. Tartışmalar, ortak pazarda halen mevcut olan bozuklukların ortadan kaldırılması, vergi gelirlerindeki kayıpların engellenmesi veya vergi sisteminin “faaliyet dostu” (beschaeftigungsfreundlich) olacak şekilde biçimlendirilmesi gibi belli amaçlar için Avrupa çapında koordineli bir tutum takibinin gereği üzerinde yoğunlaşmıştır. Yapılan görüşmeler neticesinde, küresel bir vergi konseptinin kararlaştırılması dikkate alınarak, öne çıkarılacak üç alandan birinin işletme vergilemesi olmasına karar verilmiştir(9). O halde, İşletme Vergilemesi Temel Kuralları, Avrupa Birliği’nin vergi paketi içinde yer alan üç temel konudan birini oluşturacak derecede önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, önemine karşılık vergi paketinin ikinci direği olarak tanımlanan(10) ve rekabete tarafsız yaklaşan bir İşletme Vergilemesi Temel Kuralları’na ilişkin somut sonuçlar şimdiye dek ortaya konulmuş değildir(11). Bu alanda AB bünyesi içinde kamuoyuna açıklanmış çalışmalar, Konsey’in (ECOFİN’in) yukarıda anılan İşletme Vergilemesi Temel Kuralları çıkarılmasına ilişkin 1.12.1997 tarihli kararı(12) ile yine aynı tarihli “İşletme Vergilemesi Temel Kuralları” nı ortaya koyan kararı, 25.11.1988 tarihli Komisyon raporu ve 29.11.1999 tarihli Temel Kurallar Grup’unun (Primarolo Grubu) raporudur(14). Kaldı ki, hukuki açıdan Konsey (ECOFİN) ve Konsey içindeki üye devlet temsilcilerinin -Avrupa Birliği içinde haksız rekabeti önlemeye ilişkin bir“karar(ı)” (Entschliessung) niteliğinde olan İşletme Vergilemesi Temel Kuralları’nın üye devletler için hukuki bağlayıcılığı da sağlanmış değildir. Temel Kurallar, üye devletlere yalnızca politik bir yükümlülük getirmektedir. Nitekim bu husus Temel Kurallar’da, giriş kısmında, “Avrupa Birliği Konseyi ile üye devlet hükümetlerinin Konsey’deki birleşik temsilcilerinin, İşletme Vergilemesi Temel Kuralları’nın politik bir yükümlülük yüklediği ve böylece üye devletlerin hak ve yükümlülükleri ile üye devletler ve Birlik’in Sözleşme’den kaynaklanan mevcut yetkilerine dokunulmadığına işaret ettikleri” ve A harfi, f.1’de ise, “İşletme vergilemesine ilişkin olan bu Temel Kurallar’ın, üye devletler ile Birlik’in mevcut yetkilerine halel getirmeksizin,...” sözleri ile açıkça ortaya konulmuştur. Avrupa Birliği tarafından Türkiye’ye “yol haritası” olarak sunulan Katılma Ortaklığı Belgesi’nin vergilendirme ile ilgili kısmında, kısa vadede, “özellikle oran, istisnaların kapsamı, vergi konusunun kapsamı ve vergi yapısı olmak üzere, KDV ve özel tüketim vergilerinin uyumlaştırmasına başlanması, yeni vergi önlemlerinin İşletme Vergilemesi Temel Kuralları’nda yer alan ilkelere uygunluğunun garanti altına alınması ve her türlü ayrımcı önlemin ortadan kaldırılması” öngörülmektedir(15). Avrupa Birliği içinde daha üye ülkeler için bile hukuki açıdan bağlayıcılığı olmayan “İşletme Vergilemesi Temel Kuralları” na, Türkiye gibi bir aday ülkeden üstelik kısa vadede uyumlu davranılmasının talep edilmesi dikkat çekicidir. Burada ilginç olan bir başka nokta ise, uyumun yalnızca “yeni” vergi önlemleri için garanti altına alınmış olması, başka bir deyişle, yalnızca yeni vergi önlemlerinin Temel Kurallar ile uyum içinde olmasının aranmasıdır. Katılma Ortaklığı Belgesi öncesinde ülkemiz hukuk sisteminde yer alan ve Temel Kurallar’a aykırı olan önlemlerin yürürlükten kaldırması talep edilmemektedir. O halde, Birlik, ya mevcut önlemlerin Temel Kurallar’la uyumsuz olduğunu düşünmemekte (ki aşağıda açıklandığı üzere bu çok doğru değildir), ya da adaylık aşamasında aykırı önlemlerin kaldırılmasını gerekli bulmamaktadır. Bu makalede, öncelikle “İşletme Vergilemesi Temel Kuralları” ndaki düzenlemeler incelenecek ve Avrupa Birliği içinde bu Temel Kurallar’la bağlantılı kamuoyuna açıklanmış- diğer çalışmalar kısaca sunulacak, ardından hukukumuzdaki bazı vergisel düzenleme ve uygulamaların anılan bu Temel Kurallar’la uyumlu olup olmadığı irdelenecektir.

Anahtar Kelimeler:

Jel Sınıflandırması:

ABSTRACT

Keywords:

Jel Classification:

Devamını okumak ve yorum yapmak için giriş yapmalısınız!