TARİH ARALIĞI

Başlangıç Tarihi
Seç
Bitiş Tarihi
Seç

ARANACAK KRİTER

Kriter Seçin
Makale Başlığında

ARANACAK KELİME

Örnek “vergi mevzuatı”

24.10.2012

Avrupa Birliği Bölgesinde Vergi Reformları

 

Avrupa Birliği Komisyonu, geçtiğimiz günlerde üye ülkelerde gerçekleşen vergi reformlarıyla ilgili 2012 yılı Raporunu[1] yayımladı. Raporda, vergi politikasının Avrupa Birliğini etkisi altına alan ve 2008 yılında başlayan krizle bağlantılı büyüme ve istihdamın arttırılması üzerindeki önemine değiniliyor. 2008 yılında başlayan küresel krizin bir sonucu olarak AB bölgesinde vergi gelirlerinin GSYİH’ye olan oranında ciddi bir düşüş yaşanmış,  2009 yılında bu oran % 38,4 olarak gerçekleşmişti. Buna karşılık 2011 yılında AB’de vergi gelirlerinde genel olarak bir artış gözlemleniyor. Artış eğiliminin 2012 yılında da devam etmesi ve 2013 yılında, bu oranın % 40 olması hedefleniyor. Diğer taraftan üye devletlerin vergi gelirlerinin GSYH’ye olan oranında, ciddi farklılıklar bulunuyor. Örneğin 2010 yılında bu oran, Danimarka’da % 47,6 iken Litvanya’da % 27,1 oranında gerçekleşmişti.

Vergi yükü farklılığı yanında, üye ülkelerde vergi yükünün kompozisyonunda da farklılıklar gözlemleniyor. Dolaysız vergilerin toplam vergi yüküne oranı Litvanya, Bulgaristan, Slovakya ve Estonya gibi ülkelerde yaklaşık % 18-19’lar, Norveç, Danimarka gibi Kuzey Avrupa ülkeleri ile İngiltere’de ise (sosyal güvenlik primleri de dikkate alındığında) % 40’lar dolaylarındadır. Bu farklılık, ülkelerin sosyal devlet anlayışındaki farklılıklar kadar, dolaysız vergiler konusunda ulusal meclislerin vergilendirme yetkilerini bir üst kuruma devretmemeleriyle ilgilidir.

AB üyesi ülkelerde genel olarak vergi gelirlerinin üç temel kaynağı bulunmaktadır. Bunlar; tüketim, emek ve sermaye üzerinden alınan vergilerdir. Ücretliler ve kendi işinde çalışanların (emek) gelirleri üzerinden alınan vergiler, toplam vergi gelirlerinin önemli bir kısmını oluştururken, daha sonra tüketim üzerinden alınan vergiler ve son olarak da sermaye üzerinden alınan vergiler bu sıralamada yer almaktadır. Bu nedenle, emek gelirleri üzerindeki vergi yükünün azaltılması,  Birliğin öncelikle hedefleri arasında yer almaktadır. Diğer taraftan, Birliğe daha sonradan dahil olan ülkeler de bu yapı, tüketim üzerinden alınan vergileri lehine farklılıklar göstermektedir.

Gelir vergisi uygulamalarında özellikle emek gelirleri üzerindeki vergi yükünün azaltılması, Birliğin son dönemde üzerinde durduğu önemli konular arasındadır. Emek gelirlerinin yüksek oranda vergilendirilmesi yerine tüketim, çevre ve servet üzerindeki vergi yükününün arttırılmasının, istihdamın arttırılmasına ve dolayısıyla işsizliğin önlenmesine katkıda bulunması beklenmektedir.

Son dönemlerde dolaysız vergilerde ve özellikle kurumlar vergisi uygulamalarında istisna ve muafiyetlerin kaldırılarak vergi matrahlarının genişletilmesi, vergi yasaları değişikliklerinin önemli bir öğesi haline gelmiştir. Ayrıca 2011 yılında vergi gelirlerinde görülen artışın önemli bir nedeni, vergi oranlarında gerçekleşen artış olmuştur. 2011 yılında birçok ülkede gelir vergisi, katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi gibi vergilerde yasal vergi oranları arttırılmıştır. Buna karşılık Fransa ve Portekiz’deki özel uygulamalar dışında üye ülkeler, kurumlar vergisi oranlarını arttırmamışlardır. Bunun nedeni vergi rekabeti baskısı yanında özellikle büyüme yanlısı vergi politikalarının da etkin olmasıdır. Kurumlar vergisinde değişim daha çok vergi matrahı tanımında değişiklik biçiminde gerçekleşmiştir. Yatırım indirimi ve AR-GE indirimi ile ilgili istisnalarda genişleme, buna karşılık operasyonel zararların indirimi gibi konularda sınırlamalar olmuştur.

Tüketim harcamaları üzerinde alınan vergiler, son dönemlerde vergi adaleti ile ilgili öğretilere aykırı olmasına rağmen üye ülkeler için cazip bir gelir kaynağı olarak görülmektedir. AB üyesi ülkelerin yaklaşık yarısında son dönemde standart ve indirimli KDV oranlarında artış meydana gelmiştir. Ayrıca belirli grup ürün ve hizmetlere uygulanan KDV oranları da arttırılmıştır. KDV gelirleri de, oranlardaki artışa ve vergi matrahının genişletilmesine bağlı olarak 2012 yılında artış eğiliminde olmuştur. Özel tüketim vergisi oranları da birçok ülkede arttırılmıştır. Bu artış, Türkiye’de olduğu gibi özellikle sigara ve alkollü içecekler üzerindeki vergilerde gerçekleşmiştir. KDV ve ÖTV’de meydana gelen artış sonucunda AB genelinde dolaylı vergilerin GSYİH içerisindeki payı yaklaşık % 1 oranında artış göstermiştir.

KDV ile ilgili bir önemli değişiklik, çıkış yeri ilkesine göre vergilendirme hedefinden vazgeçilmesi olmuştur. 1970’li yılları başından bu yana mal ve hizmetlerin tüketildikleri değil üretildikleri ülke vergi oranlarına göre vergilendirilmesi anlamına gelen çıkış yeri (orijin) ilkesine göre vergilendirilmesi hedefi artık uygulanabilir ya da ulaşılabilir bir hedef olarak kabul edilmemektedir. Buna karşılık KDV iadelerinde yaşanan hilelerin ortadan kaldırılması için önlemler alınması, daha öncelikli hedef olarak kabul edilmektedir.

Vergi reformlarının farklı bir boyutu, vergi yasaları ile ilgili düzenlemeler yanında vergi idarelerinin yönetim ve organizasyon yapıları ile ilgilidir. Özellikle Birliğe sonradan dahil olan ülkelerde kayıt dışı ekonominin varlığı, üçüncü kişilerden bilgi alınarak önceden hazırlanan beyanname uygulamalarının azlığı, internetten beyanname alınmaması ve orta ölçekli işletmelerin göreceli ağır idari yükleri, vergi idarelerinin reform gereksinimini ortaya koymaktadır. Bu ve benzer nedenlerden dolayı üye ülkelerin yaklaşık üçte birinin vergi idarelerinde reform yapılması gereksinimi bulunmaktadır.

Vergilerle ilgili diğer önemli bir konu, gelir dağılımı konusundaki rolleridir. Doğal olarak farklı vergilerin gelir sağlama amacı ile gelir dağılımını sağlama konusundaki işlevleri farklıdır. Bu nedenle, gelir dağılımı yaklaşımı ülkeden ülkeye farklılık göstermekte ve  üye ülkelerde bu konuda ortak bir politika geliştirilememektedir.  



[1] EC, Tax Reforms in EU Members 2012 Report Working Paper N.34-2012.

YORUMLAR

  • Üstadım teşekkür. İSMAİL HAKKI DURA

    Ziyaretçi

Daha Fazla