Türkiye’de Kazanç Vergisi Kanunu ismiyle 22.03.1934 kabul tarihli ve 2395 sayılı bir kanun uygulanmış çok yıllar önce.. Kazanç vergisinin konusu bugünkü anlamda kurumlar ve gerçek kişiler.. Kanunun yine bugün itibariyle Vergi Usul Kanunu’nda yer alan tarhiyat türlerine dair hükümleri var..
Tarhiyat türü belirlemesi konunun uzmanlarınca iyi bilinen bir müzakere alanı olmuştur Türk vergi sisteminde..
Kazanç Vergisi Kanunu’nun 43’üncü maddesi Resen Tarhiyat başlıklıdır. Maddenin birinci fıkrası aşağıda gösterilmiştir.
“Madde 43- Beyannamelerini vaktinde vermeyen veya beyanname vermiş olupta bu kanuna göre tutulması lazımgelen defterleri tutmayan veya göstermeyen veya istenile vesikaları vermeyenlerin kazançları resen takdir olunur. Bu suretle takdir olunacak kazançlarına göre hesap edilecek vergi, beyannalerine müsteniden tarhedilen vergilerden fazla ise farkı zam ve tahsil olunur.”
(Madde yazımında “beyannalerine” olarak görünen kelimenin “beyannamelerine” olduğu değerlendirilmelidir.)
Maddede kazancın resen takdiri ve verginin tarhı hükme bağlanmıştır. Resen takdirin gerekçesi ise mükellefin beyannamesini zamanında vermemiş olması veya beyanname vermiş olsa da Kazanç Vergisi Kanunu’na göre tutulması gereken defterleri tutmamış veya ilgililere göstermemiş veya istenilen belgeleri vermemiş olması durumlarıdır.
Resen tarhiyatın öncesinde bir kazanç takdirinin olduğu ve bu kazanç üzerinden vergi hesaplandığı, bu hesaplama şeklinin resen tarhiyat olduğu önemli bir mantığı temsil eder.
Resen tarhiyat düzenlemesi günümüzdeki Vergi Usul Kanunu’nun 30’uncu maddesinde yer almaktadır.
Bugünkü haliyle resen tarhiyat düzenlemesinin Kazanç Vergisi Kanunu düzenlemesinden farkları, resen tarhiyat gerekçelerinin sayma suretiyle ve daha geniş gösterilmiş olması ile vergi incelemeleri sonucu belirlenen değerlerin(tarafımızca matrah veya kazanç betimlemesi özellikle kullanılmamıştır) resen takdir edilmiş sayılmasıdır. Çünkü resen takdir bir yetkiyi ifade etmekte olup, bu yetki vergi idaresinde yeri olan Takdir Komisyonu’nundur. Madde hükmünün bir başka farkı resen tarhiyat tanımının matrah veya matrah kısmı ölçütüyle yapılmış olmasıdır. Kazanç Vergisi Kanunu’nun yukarıda yer verilen maddesinde kazanç takdiri üzerinden resen tarhiyat süreci betimlenirken, Vergi Usul Kanunu’nun 30’uncu maddesinde ilk cümle olarak resen tarhiyatın takdir komisyonlarınca takdir edilen veya vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh edilmesi şeklinde betimlendiği görülmektedir.
Vergi matrah üzerinden hesaplanır. Ancak matrah, her vergi türü açısından ilgili kanunlarda gösterilen yöntemler değişkenlik göstermekle birlikte, vergiyi doğuran olay ile tasarruf edilen parasal değerler temel alınarak belirlenen net tasarruf değerleri ve bu değerlerden ilgili hukuki düzenlemelerle mükellefe tanınmış mali haklar(istisna olarak betimleyebiliriz) varsa onların dikkate alınmasıyla belirlenen bir değerdir. Bu itibarla matrah, bir kısım vergi açısından farklılıklar olmakla birlikte, özellikle gelir vergisi, kurumlar vergisi gibi yükümlülükler yönünden ve dahi bazı durumlarda katma değer vergisi yönünden, verginin hesaplanması için son aşamada ulaşılan değerdir.
Matraha dair değerlendirmemizin önemi, özellikle vergi incelemeleri ile belirlenen vergi yükümlülüğü farklılıklarının muhatap tutulacağı usul hükümleri açısındandır. Vergi incelemeleri ile ulaşılan vergi yükümlülüğü farklarının gelir ve kurumlar vergisi kaynaklı olduğu durumlarda farklılığın nedenine bağlı olarak değişkenlik gösterse de, teknik olarak belirlenen farklılık kaynağının yansıyacağı ilk unsur “kazanç” olmaktadır. Vergi incelemesi sonucu, vergi beyannameleri üzerinden belirlenebilen açık maddi vergi hesaplama hataları dışında, gelir veya gider unsurlarına ilişkin bir eleştiri yoluyla ilgili döneme dair kar-zarar sonucu değiştirilir; buna bağlı olarak “kazanç” farkı hesaplanır; bu farkın vergi matrahına yansıması ise vergi beyannamesi üzerindeki matematiksel sıralı işlemler sonucunda gösterilir. Örneğin kazançtan indirilmesi gereken istisna unsurları, eklenmesi gereken yasal açıdan kabul edilmeyen giderler ayrıca dikkate alınır.
Kazanç vergileri ölçütüyle ağırlıklı olmak ve katma değer vergisi gibi vergi türleri açısından da değerlendirilmek üzere, vergi farkı olarak nitelenen tespitler dışında, üzerinden vergi hesaplanması gereken fark matrah hesaplanırken ilk aşamanın bir kazanç (katma değer vergisi yönünden teslim ve hizmet karşılığı bedel) farkı hesaplamak olduğu vergi tekniği gereğidir.
Değerlendirmemiz, vergi incelemeleri sonucu belirlenen vergi zıyaı dayanağı değer farklılıklarının neyi ifade etmesi gerektiğine dair geliştirdiğimiz yaklaşımımızla ilişkilidir. Yaklaşımımız vergi incelemeleri sonucunda belirlenen ve üzerinden vergi hesaplanması gereken matrah farklarının bir resen takdir durumunu temsil etmemesi gerektiği, yapılan hesaplamanın bir kazanç ve/veya teslim ve hizmet karşılığı bedel farkı belirlemeyi temsil ettiği, bu itibarla vergi incelemeleri sonucunda belirlenen matrah farklarının “resen takdir edilmiş sayılması” normunun değiştirilmesi gerektiğidir. Bu itibarla 1934 yılındaki resen tarhiyat normunun anımsatılmasında yarar görülmüştür. Söz konusu normun temelinde yer alan kazanç takdiri yaklaşımı, bugünkü manada vergi incelemeleri sonucu belirlene değer farklarının nasıl betimlenmesi gerektiğine yol göstermektedir.