Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “komisyonda” durumundaki Bazı Kamu Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi kamuoyunun bilgisindedir. Teklifin 1’inci maddesinde vergi yönünden, 30.04.2014 tarihi ölçüt belirlenerek bir kısım asıl alacağa ilişkin ceza, gecikme faizi, gecikme zammı yerine TEFE/ÜFE oranlarına göre belirlenen bir tutarın belirlenmesi ve teklifte öngörülen koşullarla vergi asıllarıyla birlikte bu tutarın ödenmesi koşuluyla ceza, faiz ve zam niteliğindeki alacakların kaldırılması hükme bağlanmaktadır. Düzenleme önerisi uyarınca kaldırılan alacak türü ceza, faiz, zam olup, vergi aslına ilişkin herhangi bir kaldırma ya da tahsilinden vazgeçme durumu yoktur. Madde uyarınca ayrıca Vergi Usul Kanunu kapsamında vergi aslına bağlı olmaksızın kesilen, vadesi geldiği halde ödenmemiş ya da ödeme süresi geçmemiş vergi cezaları ile iştirak, teşvik, yardım nedeniyle kesilmiş cezaların %50’sinin yine belirtilen ödeme koşullarına göre ödenmesi durumunda kalan %50’si kaldırılacaktır.
Maddedeki bir başka hükümle ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere istinaden tahakkuk etmiş vergiler için de maddede öngörülen koşullarla mükelleflere ödeme olanağı verilmektedir. İhtirazi kayıtla beyan, mükelleflerin bir vergisel yükümlülüğün tespit yöntemi ve/veya yükümlülüğün tutarı konusunda ikna olmadıkları durumda, itiraz hakkı sağlamaya dair bir beyan şeklidir. Mükellefin kendi beyanına itiraz edememesi ilke olmakla birlikte, ihtirazi kayıtla beyan uygulaması ile kendi beyanına dair dava açma hakkı sağlanmış olmaktadır. Önerilen düzenleme ile kanun koyucu ve bağlı olarak alacaklı idare, bu türdeki beyanlar ile tahakkuk eden vergiler yönünden yapılandırma olanağı vermek suretiyle mükelleflerin bu beyanlarına dair itirazlarından da vazgeçmelerini talep etmiş olmaktadır.
Madde kapsamında borçlarını yapılandırmak isteyenlerin söz konusu vergi yükümlülükleri açısından dava açmamaları, açtıkları davalardan vazgeçmeleri, kanun yollarına başvurmamaları gerekmektedir. Bu koşuldan maksat, borçlunun alacaklı idare ile uyuşmazlık durumunda olmaması ve dolayısıyla bu iradeye karşılık borçları için tanınan avantajlı ödeme hakkını kullanabilecek olmasıdır. Hem uyuşmazlık durumunda kalmak hem de borcun avantajlı bir yapılandırmaya tabi tutulması, yazılı olarak doğrudan ifade edilmemiş olsa da, düzenlemeden beklenen alacakların bir taahhüt çerçevesinde tahsilini hızlandırma ve hatta tahsilini kesine yakın bir aşamaya getirme sonucuyla çelişecek, düzenleme pratik sonuç yaratmayacaktır.
Düzenlemenin 2’nci maddesi hükmü, kamu alacaklarının yapılandırılması durumundan farklı bir durumu ifade etmektedir. Bir çok kamu alacağı yapılandırma düzenlemesinde de bu türde hükümlerle karşılaşılmıştır. Diğer taraftan bu tür düzenlemeler alacak yapılandırması anlayışıyla örtüşen bir düzenleme değildir. Ancak teklif içerisinde yer verilmiş olması nedeniyle teknik açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu yazımızda yerindelik tartışması yapılmayacaktır. Düzenleme kısmi vergi affı niteliğindedir.
Maddede kurumlar vergisi mükelleflerinin 31.12.2013 tarihli bilançolarda yer alan kasa mevcutları ile işletme esas faaliyetiyle ilişkili olmayan alacak/borç niteliğindeki ortaklar cari hesaplarının gerçek durumu yansıtmıyor olması durumunda düzeltilmeleri ve düzeltmeye konu tutarların beyan edilerek üzerinden %3 oranında vergilendirilmesi hükme bağlanmaktadır. Bu düzeltme ilgili bilançolardaki gerçeği yansıtmayan durumların ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır. Ancak düzeltme olanağının kullanılması, ilgili tutarların beyan edilerek üzerinden %3 oranında vergi ödenmesi koşuluyla avantajlıdır. Çünkü düzenleme, bu şekilde beyana konu edilen tutarlar açısından ilave tarhiyat yapılmayacağını da hükme bağlamaktadır. İdarenin hazine lehine sonuç yaratan hesap düzeltmelerini herhangi bir idari işleme esas almaması için tanınan düşük oranlı vergilendirme hakkının ve/veya yükümlülüğünün kullanılması ve/veya yerine getirilmesi gerekmektedir. Sadece düzeltme yapılması ancak beyanda bulunulmaması durumunda herhangi bir vergi incelemesi sırasında söz konusu tutarların matrah farkı olarak değerlendirilmesine engel bir hukuki durum yoktur.
Kasa ve ortaklar cari hesaplarına dair, düşük oranlı vergilendirme avantajı ile düzeltme olanağı sağlanması 6111 sayılı Yasa’da da yer verilmiş bir düzenlemeydi. Mükelleflerin bu konuda sıklıkla gereksinim içinde olmaları anlamına da gelen düzenleme, mali tabloların muhasebe ilkeleri yönünden gerçek durumu yansıtmadıklarına dair de bir gösterge oluşturmaktadır. Kasa ve ortaklar cari hesaplarına dair gerçeğe aykırı olduğu kabul edilen bilanço değerleri, sadece bu hesaplara dair bir sorunu temsil etmemektedir. Muhasebenin işleyişi itibariyle bu hesaplardaki gerçeğe aykırı olduğu kabul edilen durumlar, başka hesaplarda da gerçeği yansıtmayan durumlar olduğuna dair bir göstergedir. Bu gereksinim kayıtdışı yönünden de bir veri olarak değerlendirilebilir.