I-GİRİŞ:
(Teslimi yapan) vergi mükelleflerinin, bedelsiz teslimlerinin gelir ve kurumlar vergileri (kazançtan indirilip indirilemeyecekleri açısından) ile dolaylı vergiler (KDV/ÖTVye tabi olup olmadıkları açısından) karşısındaki durumu, öteden beri tartışılmış ve tartışılmaktadır. Burada dikkatimizi çeken konu, işlemin karşı ayağına, yani yine doğrudan vergiler açısından, bedelsiz(emtia ya da sabit kıymet gibi) varlık edinenlerin, vergi mevzuatı bakımından nasıl kayıt yapmaları konusuna hiç yada çok az dokunulduğudur. Acaba bunun nedeni, bu konunun herkes için açık olduğu ve hiçbir tereddüt olmaması mıdır? Buna gözlemlerimiz ve tecrübelerimize göre olumlu cevap veremiyoruz. Çünkü; biliyoruz ki, bir çok mükellef kendine göre değerlendirmekte, ya hiç kayıt yapmamakta ya da yaptığı kayıt tartışmaya açıktır. Bu nedenle; aşağıdaki ayırımlarda, elde eden açısından gelir ve kurumlar vergileri karşısında, bedelsiz edinimlerin ne anlama geldiğini açıklamaya çalışacağız:
II- İŞLETMELERİN BEDELSİZ VARLIK EDİNİMİ:
Konumuz, herhangi bir kişinin bedelsiz/ivazsız varlık edinimi değil, gelir ya da kurumlar vergisine tabi işletmelerin, bedelsiz edinimleridir. İşletme dışındaki bedelsiz/ivazsız edinimler bilindiği gibi Veraset ve İntikal Vergisinin konusunu oluşturmaktadır. Halbuki, işletmelerin bedelsiz edinimleri, Gelir Vergisi Kanunu’nun Bilanço usulüne göre karın tespiti başlığını taşıyan 38 inci maddesine göre, kar; yılsonu özvarlığı ile yılbaşı özvarlığı arasındaki olumlu fark olarak tanınması nedeniyle, özvarlıkta her ne sebeple olursa olsun istisnalara girmeyen (ve ortaklarca işletmeye katılmayan) bir artış varsa , (ortaklarca çekilen varlıklar eklenerek) gelir ya da kurumlar vergisine tabi kazancı oluşturacaktır. Genel olarak, bu artış ticari faaliyetlerin mali sonucu ya da Vergi Usul Kanunu değerleme hükümleri sonucu ortaya çıkar. Bunun dışında, eğer hediye ve ikramiye, promosyon, numune dahil herhangi bir sebeple bedelsiz varlık edinimi nedeniyle özvarlıkta bir artış olursa, gelir ve kurumlar vergisine tabi olmalıdır[1]. Bedelsiz edinim, karşılığı ödenerek, borçlanarak ya da mal ya da hizmetle takas yapılarak elde edilenler dışında, herhangi bir şekilde elde edilen emtia, alacak ya da maddi / gayri maddi sabit kıymetler olabilir. Elde etmekten kasıt, söz konusu varlık üzerindeki hukuki ya da ekonomik tasarruf hakkına sahip olmaktır.
III-BEDELSİZ ELDE EDİLEN VARLIKLARIN MUHASEBE KAYDI.
Uygulamada, bazı mükelleflerin bedelsiz elde edilen varlıkları iz bedeliyle kaydettikleri görülmektedir. Bunu doğrulayan bir vergi mevzuatı ya da muhasebe standartı bulunmamaktadır. Tersine, Vergi Usul Kanunun 267 inci maddesi, ‘’…gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru tespit edilemeyen malın, emsal bedeliyle değerlenir’’ demektedir. Bu nedenle bedelsiz elde edilen varlıklar, maliyet bedeliyle değil, ‘’emsal bedeliyle değerlenerek defter kayıtlarına geçirilmelidir[2]. Bedelsiz teslim edilen varlıklar için, varlığı teslim edenler genellikle emsal bedeli üzerinden KDV hesaplayarak ve fatura üzerine ‘’bedelsizdir.’’ ‘’bedeli ödenmeyecektir’’ Yazarak teslim etmektedirler[3]. KDV kanunu’nun 27 inci maddesine göre, KDV matrahı teslim edilen malın emsal bedelinden düşük olamayacağı için, görüşümüze göre, elde edilen varlık için ayrıca emsal bedeli belirlenmeden, bedelsiz faturadaki KDV ye tabi olan varlık değeri, kayıtlara esas alınabilir. Bu uygulama, bir satı alma ya da imalat söz konusu olmadığından, satın alınan emtia ve sabit kıymetin maliyet bedeliyle değerleneceği hükmüne de aykırı değildir[4]. Emsal bedeli 1.000.-TL ve KDV si 180.- lira olan ve bedelsiz elde edilen bir varlık şu şekilde muhasebeleştirilebilecektir[5]:
------------------------------ / ----------------------------------------------------
153-TİCARİ MALLAR 1.000.-TL
(yada MADDİ DURAN VARLIKLAR)
191-İNDİRİLECEK KDV 180.-TL
679-DİĞER OLAĞAN DIŞI GELİRLER 1.180.-TL
------------------------------- / --------------------------------------------------
Görüldüğü gibi, bedelsiz elde edilen varlık ve ödenmeyecek fakat indirim konusu yapılarak KDV toplamından oluşan tutar, gelir kaydedilecek[6], varlık ticari mal ise, satıldığında gidere intikal ettirilmek üzere stokta yeralacak, sabit kıymet ise, amortisman yoluyla giderleştirilebilecektir[7].
Bazı telefon operatörlerinin, belli bir süre abonelikten çıkmama ve/veya minimum aylık kullanım taahhütü karşılığı abonelerine bedelsiz mobil telefon verdikleri görülmektedir. Bu telefonların da yukarıdaki gibi, emsal bedeli üzerinden aktifleştirilerek amortismana tabi tutulması gerekir[8].
Başka örnek vermek gerekirse, Türkiye’de yerleşik olmayan işletmelerin, Türkiye’deki (Türk şirketi ya da şube formundaki) işyerlerine, bedelsiz makine ve techizat gönderdiklerine rastlanmaktadır. Bu durumda, bedelsiz gelen varlıkların, kira karşılığı geçici olarak mı yoksa, sürekli sabit kıymet olarak mı gönderildiğini saptadıktan sonra, eğer ikinci şık için gönderilmiş ise, yine yukarıdaki muhasebe kaydına göre sabit kıymet olarak kayıtlara geçirilmelidir.
Bu arada, yukarıda bahse konu bedelsiz varlık teslimlerinden farklı olan ve TTK 376 ya göre, sermaye tamamlaması için ortaklarca yapılan nakit ödemelerinin, verilen özelgenin aksine ,vergiye tabi olmaması gerektiği şeklindeki görüşümüzü hala korumakta olduğumuzu hatırlatmak isteriz.
[1] Aksi görüşü savunanlar da vardır; onlara göre, verginin konusu hepsi ivazlı olmak üzere ; Gelir Vergisi Kanunun’da 7 gelir unsuru ve Kurumlar Vergisi Kanunun’da 6 (ücret hariç) gelir unsuruyla sınırlanmıştır, bunun dışındaki gelirlerin doğrudan vergilerle vergilendirilmesi olanaksızdır ve çekilişte kazanılan ikramiye gibi ticari faaliyetle ilgisi olmayan gelirlerin Veraset ve İntikal Vergisine tabi olması gerekir. Bizce, bu gibi intikallerin ticari faaliyetle ilgili olup olmadığı ayırımını yapmak hemen hemen olanaksızdır. Genellikle, bedelsiz teslimler ya müşteri olduğunuz ya da potansiyel müşteri olduğunuz için verilmektedir. Milli piyango, spor-toto gibi belli bir ücret ödenerek katılınılan düzenlemeler de ise, işletmenin kaynakları riske atılarak ödeme yapılmıştır, kazanılmazsa –ki çok büyük ihtimal- yapılan ödeme işletme varlığını azaltacaktır. Dolayısıyla elde edilen ikramiyenin de, ticari kazanç olarak vergilendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aksi halde, işletmenin hertürlü kararının, özellikle çok riskli yatırımların ya da futuring, hedging işlemlerinin de kazanç/zarar olasılıklarına göre değerlendirilmesi gerekir. Zonguldak Vergi Dairesinin 13.09.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.67.15.01-2011-VİV-1-5/35 sayılı özelgesinde:’’ Buna karşılık; İstanbul Gelir İdaresi Başkanlığının 03.04.2014 tarih ve 62030549-125(6-2013/-724 sayılı özelgesinde.’’ Kurumlar vergisinin konusuna giren ödemeler karşılıksız olsa dahi veraset ve intikal vergisine tabi tutulmamaktadır.Bu nedenle, sigorta şirketi tarafından şirketinize ödenen 100.000.-TL kurumlar vergisinin matrahına dahil edildiğinden, bu ödemeden dolayı şirketinizden veraset ve intikal vergisi aranılmaması gerekir.’’, ayrıca: Gelir İdaresi başkanlığının 31.12.2003 tarih ve B.70.0.GEL.0.60/6026-239 sayılı özelgesinde :’’ Bu nedenle, ....................İdmanyurdu Spor Kulübü Derneğinin, 31/12/2002 tarihinde düzenlemiş olduğu eşya piyangosunda ............... Pazarlama ve Ticaret Limited Şirketine verilen otomobilin adı geçen şirket tarafından emsal bedeli ile ilgili yılın safi kurum kazancının tespitinde gelir unsuru olarak dikkate alınacağından, bu otomobilin ayrıca Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu kapsamında değerlendirilerek veraset ve intikal vergisine tabi tutulması mümkün değildir.’’ Denilerek, görüşümüz doğrulanmaktadır.
[2] Belki, , belli zamanlarda dağıtılması mutat olan, az sayıda ve maddi değeri düşük (takvim, kalem, ajanda gibi) promosyon ürünlerinin, kaydına gerek olmayabilir.
[3] Eğer, bedelsiz teslim alınan ithal varlıklar, gümrüğe tabi değil ya da gayri maddi varlıklarda olduğu gibi, internetten indiriyorsa, sorumlu sıfatıyla KDV hesaplanması gerektiği görüşündeyiz. Bu durumda, KDV alıcı tarafından ödenip indirim konusu yapılacağından , gelir yazılmasına gerek olmadığı açıktır.
[4]KDV hesaplanmayacak teslimler için ; KDV Uygulama Tebliğinin 10 uncu ayırımında yeralan, ‘’Promosyon ürünleri, numuneler ve eşantiyonlar’’ la ilgili açıklamaların dikkate alınması gerekir.
[5] Dr.M. Uğur Akdoğan,’’ Bedelsiz Teslimler’’, Sahife:103, Gazi Kitapevi,ANKARA-2014
[6] İstanbul Gelir İdaresi Başkanlığının 03.04.2014 tarih ve 62030549-125(6-2013/-724 sayılı özelgesinde.’’ … bedelsiz olarak verilen malların Kurumlar Vergisi kanunu ve Vergi Usul Kanununun değerlemeye ilişkin hükümlerine göre emsal bedelleri ile stoklarınıza girdiği tarihte bu bedel üzerinden gelir hesabına kaydedilerek ilgili yılın safi kurum kazancının tespitinde gelir unsuru olarak dikkate alınması gerekir.’’ Denilmektedir.
[7] Tekirdağ vergi Dairesinin 09.07.2013 tarih ve 75497510-VUK-KDV-150-2010-27 sayılı özelgesinde, amortismanı tamamlanmış bir sabit kıymetin bedelsiz tesliminde,-ki,başvuru dilekçesinde açıkça ‘’bakım hizmetleri karşılığında’’ denildiğinden bedelli sayılması gerekir- ; bir taraftan, Takdir Komisyonu’nca belirlenen emsal bedeli üzerinden fatura düzenlenerek KDV hesaplanacağı, devralan ve devreden şirketlerin gerekiyorsa, gelir ve gider kayıtlarını yapacakları ve beyanlarına yansıtacakları belirtildikten sonra, bedelsiz alınan sabit kıymetin ‘’iz bedeli’’ ile takip edileceği belirtilmektedir. Bu özelgedeki,’’ gerekli gelir kaydı yapıldıktan sonra, iz bedeli ile takibedilir’’ (yani amortisman ayrılamayacağı) görüşüne, yukarıdaki açıklamalarımız çerçevesinde katılmak mümkün değildir.
[8] Verilen telefon cihazlarının gerçekten bedelsiz verilip verilmediğinden emin olunması gerekir. Eğer, mobil telefon cihazı bedelinin ileriki aylarda çıkarılacak faturalara ekleneceği belirtiliyorsa, bu tabii ki, bedelsiz bir teslim değil taksitli bir satıştır. Telefon fatura bedeli üzerinden aktifleştirilirken, mobil telefon operatörü alacaklandırılıp ; aylık ödemeler yapıldıkça alacak, kapatılmalıdır.
YORUMLAR
Daha Fazla