2020 yılının sonundan bu yana gündemde olan “küresel asgari kurumlar vergisi (global minimum corporate tax)” geçtiğimiz günlerde ABD Hazine Bakanı Janet Yellen tarafından yeniden gündeme getirildi.
Bildiğiniz gibi; çok uluslu şirketler, kazançlarını, transfer fiyatlandırması vb. yöntemleri de kullanarak, daha düşük vergi oranı uygulayan ülkelere (vergi cennetlerine) taşıyor, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin vergi tabanlarında ciddi aşınmaya yol açıyorlar. Şüphesiz bu durumun en büyük mağdurlarından birisi de en fazla çok uluslu şirkete sahip ülkelerden birisi olan ABD.
Hazine Bakanı Janet Yellen, küresel asgari kurumlar vergisinin bu konuda önemli bir çözüm olduğu görüşünde. Bunun uygulanması için de, G20 önemli bir araç olarak görülüyor. Nitekim asgari verginin ABD Hazine Bakanı tarafından G20 ülkelerine bir öneri olarak sunulduğu da açıklandı. Konunun bir süredir OECD’nin de gündeminde olduğu biliniyor. Bu yılın içinde, hem G20 ülkelerinin hem de OECD’nin bir uzlaşıya varması ve harekete geçmesi bekleniyor. Ayrıca IMF yetkilileri de bu fikri desteklediğini ifade etti.
Küresel Asgari Kurumlar Vergisi Niçin Gündeme Geldi?
Yukarıda belirttiğimiz gibi konuyu gündeme getiren ülke ABD. Konunun gündeme gelmesinin en önemli nedenlerinden birisi Başkan Joe Biden’ın ülkesinde yapmak istediği vergi artışı. Pandeminin de etkisiyle tüm dünyada olduğu gibi ABD’de de kamu harcamaları çok arttı. Son olarak açıklanan büyük yardım paketi de onaylanarak hayata geçti. Bunun yanı sıra Biden’ın seçim vaatlerinden birisi olan Amerikan Aile Planının (American Family Plan) da bütçeye ciddi bir yük getireceği aşikâr. Söz konusu paketin ve aile planının finansmanı için ortaya çıkan ihtiyacın bir kısmının da kurumlar vergisi artışı ile finanse edilmesi planlanıyor. Ayrıca Biden, sermaye kazançlarına ilişkin vergilerde de artışa gitmeyi düşünüyor. Ancak, kurumlar vergisi artışı sonrasında şirketlerin, kazançlarını düşük vergi oranlarının uygulandığı ülkelere kaydırmasından da büyük endişe duyuluyor. Tecrübeler de bu endişelerin çok yersiz olmadığını gösteriyor. Bu nedenle, küresel asgari kurumlar vergisi uygulaması ile kısmen de olsa bu kaçışının önüne geçilmek isteniyor.
Küresel Asgari Kurumlar Vergisi Nedir?
Küresel asgari kurumlar vergisi ifadesi akla hemen tüm ülkelerde uygulanması gereken asgari bir kurumlar vergisi oranını getiriyor şüphesiz. Yani ülkelerin kurumlar vergisi oranlarını belirli bir oranın altına düşürmeme konusunda anlaşmaya varmaları şeklinde anlaşılabilir. Aslında büyük ölçüde temel mantık bu olsa da, küresel asgari kurumlar vergisinin ilgili alanına daha çok yurtdışı (denizaşırı/overseas) kazançlar giriyor.
Bu uygulamada ülkeler, şirketlerin yurtiçi kazançları ile ilgili olarak yine istedikleri kurumlar vergisi oranını uygulayabilecekler. Yurtdışı kazançlarla ilgili olarak ise; eğer kendi yerel vergi oranları, belirlenecek küresel asgari kurumlar vergisi oranının altında ise, küresel asgari kurumlar vergisi oranını uygulayacaklar, üstünde ise kendi oranlarını uygulayacaklar. Yurtdışı kazançlar için anlaşmaya taraf ülkelerin tümünde belirlenen bu asgari vergi oranı geçerli olduğundan, şirketlerin kazançlarını çeşitli yöntemlerle anlaşmaya taraf ülkelere kaydırmasının avantajı ortadan kalkmış olacak.
İştirakler yoluyla, şubeler yoluyla, ya da doğrudan şirketler tarafından başka ülkelerde gerçekleştirilen faaliyetler yoluyla elde edilen kazançlarda uygulamanın nasıl olacağı, hangi kazançların yurtdışı kazanç kabul edileceği, hukuki olarak hangi ülkenin ana ülke yani ev sahibi ülke (home goverment), hangi ülkenin diğer ülke kabul edileceği gibi teknik detaylar ise henüz bilinmiyor. Bu durumlarla ilgili muhtemelen OECD’nin Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilere İlişkin Model Anlaşmasındaki tanımlar ve model anlaşmanın yorumları temel bir referans olacaktır.
Asgari Verginin Uygulanabilirliği
Küresel asgari kurumlar vergisi uygulamasının hayata geçmesi halinde, çok uluslu şirketlerin kazançlarını daha düşük vergi oranı uygulayan ülkelere (vergi cennetlerine) taşımasının önüne elbette büyük ölçüde geçilebilir. Çünkü tüm dünyada benzer vergi oranlarıyla karşılaşacağını bilen şirketler için artık kazançlarını başka ülkelere taşımak anlamsız olacaktır.
Teorik olarak bu uygulama mümkün gibi görünse de, hayata geçmesi ve işlevini tam olarak yerine getirmesi elbette anlaşmaya taraf olacak ülkelerin sayısıyla ve kapsamıyla doğrudan orantılı olacaktır. Bu konuda küresel anlamda bir kabul sağlamak ise oldukça zor.
Vergisel her türlü düzenleme ve konuda olduğu gibi G20 ve OECD’nin burada aktif ve öncü olması elbette önemli. OECD ve G20 ülkelerinin kendi aralarında bu konuda anlaşmaları da önemli olmakla birlikte elbette yeterli değil. Tavsiye niteliğindeki, yaptırımı olmayan kararların, üye olmayan, hatta üye olan ülkeler nezdinde bile etkili olacağını düşünmek biraz hayalcilik olur. OECD ve G20 ülkelerinin şimdiye kadar vergi cennetleriyle mücadele konusundaki başarısızlığını da düşünürsek, düşük vergi oranları uygulayan bu ülkeleri küresel asgari kurumlar vergisi konusunda işbirliğine ikna etmek veya zorlamak oldukça pek kolay görünmüyor. Ancak, vergi cennetleriyle mücadelede bundan önceki süreçte kullanılmayan daha etkili yöntemler kullanılır ve uluslararası yaptırımların daha ciddi olacağı bir süreç gelişirse, elbette durum farklı olabilir. Şimdiden bu konuda bir şey söylemek oldukça zor.
Bakalım gelişmeler ne yönde olacak, zaman ne gösterecek?