Vergi idaresinin tesis etmiş olduğu tek taraflı, yürütülmesi kesin ve zorunlu işlemler, idarenin tesis etmiş olduğu diğer icrai işlemlerde olduğu gibi idari yargı organları nezdinde idari dava konusu yapılabilir. İdarenin yargısal denetimi de olarak ifade edilen ilke uyarınca, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yarı yolu açık olup, söz konusu bu durum T.C. Anayasası’nın “Yargı Yolu” başlıklı 125.maddesinde anayasal güvence altına alınmıştır. Türk hukuk sisteminde idari yargıdan bağımsız bir vergi yargı sistemine yer verilmemiştir. Vergi yargısı; 3 organlı ve iki aşamalı olup, idari yargı sisteminin bir kolu olarak vergi idaresi ile genel olarak mükellefler ile adına ceza kesilenler arasında ortaya çıkan vergisel uyuşmazlıkların çözümlenme sürecini ifade etmektedir. Vergisel uyuşmazlıkları çözmekle görevli birinci derece yargı organı, Vergi mahkemeleri olmakla beraber, Danıştay Kanunu’nun 24.maddesi hükmü uyarınca Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak çözmekle görevli olduğu uyuşmazlıklarda mevcuttur. Vergi yargı organları nezdinde dava konusu edilen birden fazla uyuşmazlık arasında bazı durumlarda bağlantı bulunması söz konusu olabilir. Örneğin vergi inceleme elemanları tarafından yapılan inceleme sonucu mükellef tarafından satış faturasının yasal defterlere hasılat olarak kaydedilmediğinin tespit edilmesi üzerine, düzenlenen vergi inceleme raporlarına istinaden vergi dairesi tarafından tarh edilen KDV ve kurumlar vergisi arasında bağlantı mevcuttur. Yazımızın izleyen bölümlerinde öncelikle vergi idaresi tarafından tesis edilen işlemlerden idari dava konusu yapılabilecek olanlar kısaca açıklanacak, daha sonra İ.Y.U.K.’nun 38. Maddesi hükmü uyarınca bağlantılı davalar ve söz konusu davaların birleştirilmesine ilişkin usul ve esaslar ayrıntılı olarak açıklanacaktır.