İşletme varlıklarının çeşitli şekillerde işletme dışına aktarılması ve işletmenin borçlarından arındırılması suretiyle işletmenin ekonomik varlığının sona erdirilmesi, olarak tanımlanabilen tasfiye işlemlerinin nasıl ve kimler tarafından yürütüleceği konusunda gerek Türk Ticaret Kanunu’nunda (TTK) gerekse Kurumlar Vergisi Kanunu’nda (KVK) açıklamalar bulunmaktadır. Ticaret hukukunda tasfiye; “tüzel kişiliği haiz şirketlerin fesih ya da infisahı üzerine, şirket mevcutlarının, alacaklarının ve borçlarının tayin ve tespiti ile alacaklarının tahsil, mevcutlarının nakde tahvil edilerek, borçlarının ödenmesini ve geri kalanının da ortaklara kanun ve anasözleşme hükümlerine göre dağıtılmasına yönelik yapılan işlemler” şeklinde tanımlanmaktadır. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde şirketlerin normal faaliyet dönemlerinden farklı usul ve esaslara tabi olan tasfiye dönemleri ile ilgili olarak KVK’nda yer alan hükümlere kısaca değinilmiş ve tasfiye dönemi sonunda oluşup, şirketçe indirime konu edilemeyen devreden KDV’nin iadeye konu edilip edilemeyeceği veya tasfiye karının hesabında gider olarak dikkate alınıp alınamayacağına ilişkin görüşlerimize yer verilmiştir.