5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 16. maddesinde tanımlanmış olan örtülü sermaye kavramı gelişen ekonomi ile birlikte sayıları artan ve yapıları karmaşıklaşan kurumlar için önemi giderek artan vergi güvenlik müesseselerinden birisi haline gelmiştir. Kurumlar vergisi kanunun 16. maddesine göre; “Kurumların aralarında vasıtalı, vasıtasız bir şirket münasebeti veya devamlı ve sıkı bir iktisadi münasebet bulunan gerçek ve tüzel kişilerden yaptıkları istikrazlar teşebbüste devamlı olarak kullanılır ve bu istikrazlarla kurumun öz sermayesi arasındaki nispet emsali kurumlarınkine nazaran bariz bir fazlalık gösterirse mezkur istikrazlar örtülü sermaye sayılır.” Kurumlar Vergisi Kanunun 15. maddesinin 2. bendinde ise örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizlerin gider olarak matrahtan indirilemeyeceği bu tutarların kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacağı ifade edilmiştir. Kurumlar tarafından yapılan borçlanmaların “örtülü sermaye” niteliğinde olduğunun kabulü ve böylece sermaye payı olarak konulması gereken meblağların ortaklardan alınmış borç gibi gösterilerek bunlara faiz tahakkuk ettirilmesi suretiyle kurumun vergi matrahının aşındırılmasının önüne geçilebilmesi madde hükmünde sayılan koşulların topluca varlığına bağlıdır.