Vergilendirme sistemimiz genel olarak beyan esasına dayanmaktadır. Süresinde beyan edilen matraha kanunlarında gösterilen nispetler uygulanmak suretiyle vergi dairesi vergiyi tarh eder. Verginin tarh yetkisi vergi idaresine aittir. Mükellefin, kanundaki matrah ve nispete göre vergi borcunu hesaplama görev ve yetkisi yoktur. Beyan üzerinden alınan vergiler tahakkuk fişi ile tarh ve tahakkuk ettirilir. Böylece verginin tarhı ve tahakkuku birlikte gerçekleşir. Beyana dayanan tarhta, tahakkuk fişinin düzenlenmesi, tahakkuk için yeterlidir. Bu fişin mükellefe ayrıca tebliği ne ihtiyaç yoktur. Diğer hallerde, verginin ilgiliye yazı ile mutlaka tebliğ edilmesi gerekir. VUK’nun 378. maddesi ne göre mükellefler kural olarak beyan ettikleri matrahlar ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Bunun iki istisnası vardır. Birincisi vergi hatasının bulunması durumunda. Vergi hatalarını düzeltme ve buna ilişkin olarak yapılacak işlemler VUK’nun 116-126. maddelerinde düzenlenmiştir. İkincisi ise ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine vergi idaresinin yapacağı tarh muamelesine dava açılabilmesidir. Bu konuya ilişkin olarak VUK’nda herhangi bir açıklama yoktur. Bu konuda sadece İYUK’nun 27/3. maddesinde; “.....ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerinden yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsilişlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir.” denilmek suretiyle ihtirazi kayıtla beyanname verilmesi durumunda yapılacak işlemlere açıklık getirilmiştir. Yazımızda kanuni süresinde verilmemekle beraber henüz incelemeye ve takdir komisyonuna sevk edilmemiş olan ve kanuni süresinden sonra kendiliğinden verilecek beyannameler üzerine yapılacak işlemler 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri ile Vergi Daireleri İşlem Yönergesi hükümleri dikkate alınmak suretiyle açıklanacaktır.