TARİH ARALIĞI

Başlangıç Tarihi
Seç
Bitiş Tarihi
Seç

ARANACAK KRİTER

Kriter Seçin
Makale Başlığında

ARANACAK KELİME

Örnek “vergi mevzuatı”

7.10.2021

UYUMLU MÜKELLEF İNDİRİMİNDE SORUNLAR BİTİYOR MU?

Uyumlu mükellef indirimiyle ilgili olarak tespit ettiğim sorunları bir yazıya dökeyim diye niyetlenmiş, uzun zaman önce bir yazıya başlamış ve yarım bırakmıştım. Meclise sunulan yeni kanun teklifinde bu konuya ilişkin değişiklik önerildiğini gördüğümde, konunun bana göre aksayan diğer yönlerini de ifade edeyim istedim. Umuyorum ki kanun değişikliği sürecinde konu daha kapsamlı olarak ele alınır ve bizimki gibi seslere de kulak verilir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 6824 Sayılı Kanun’la yeni halini alan mükerrer 121 inci maddesi, uyumlu vergi mükelleflerinin ödeyeceği gelir ve kurumlar vergilerinde % 5 oranında indirimden yararlanılmasına imkan tanıdı. İndirim, 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren verilen yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmaya başladı. Uygulamanın ilk şekli itibariyle indirimden yararlanılması bir hayli zordu. Diğer şartları bir yana bırakırsak, herhangi bir beyannamenin geç verilmesi veya bu beyannameler üzerine tahakkuk eden (10 TL’yi aşan) herhangi bir verginin 1 gün dahi geç ödenmesi halinde indirimden yararlanma hakkı kaybedilmekteydi. Bu sıkıntılar, 7194 sayılı Kanunla giderilmeye çalışıldı. İndirimden yararlanmayı belirleyen beyannameler sınırlandırıldı ve ödeme şartı, indirimden yararlanılan beyannamenin verileceği tarihe kadar esnetildi. Yapılan değişiklikler mükellefler tarafından olumlu karşılandı. Ancak indirim uygulamasıyla ilgili olarak hala bir takım sıkıntıların yaşandığını görüyoruz.

Uygulamanın detayları 301 ve 313 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliğlerinde açıklandı. Bu yazıda uygulamadan nasıl yararlanılacağına değil, uygulamanın bana göre aksayan yönlerine değinmek istiyorum. Aşağıda bu hususlara maddeler halinde yer vereceğim.

Kesinleşmeyen Tarhiyatın İndirim Hakkını Ortadan Kaldırması: Bana göre indirim uygulamasındaki en büyük sıkıntı, bir mükellef nezdinde beyana dayanmayan (ikmalen, re’sen ya da idarece kavramlarından kurtulmanın vakti çoktan geçti kanımca) bir tarhiyat yapılması ve mükellefin bu tarhiyatı haksız bularak dava yolunu tercih etmesi halinde veya dava sürecini göze alamayarak uzlaşma yoluna gitmesi ile ortaya çıkıyor. Yeni kanun teklifi bu sorunu dava yönüyle çözüyor gibi görünse de, tam bir çözüm sağlamıyor.

Tarhiyat işleminin etkileri Kanun’da -ileriye ve geriye doğru olmak üzere- iki farklı şekilde ele alınmış. Şöyle ki, yapılan bir tarhiyat işlemi üzerine;

- Bir taraftan tarhiyatın yapıldığı dönem dahil olmak üzere, ileriye doğru üç dönem için indirim hakkını kaybediliyor. Bu durumda indirimden yararlanılması için tarhiyatın uzlaşma veya düzeltme hükümlerine göre veya kesinleşmiş bir yargı kararıyla tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor.

- Diğer taraftan, tarhiyatın ilgili olduğu dönemde verilen beyanların gerçeği yansıtmadığı anlaşılmış oluyor; söz konusu dönem ve izleyen iki dönem için yararlanılan indirim tutarlarının cezasız olarak geri alınması gündeme geliyor. Bu uygulamada diğerinden farklı olarak, geri alma işleminin yapılması için tarhiyatın kesinleşmesi gerekiyor.

Konuyu daha iyi anlayabilmek için basit bir örnekten yararlanalım. 2021 yılında, 2018 yılının mart vergilendirme dönemi için re’sen kdv tarhiyatı yapıldığını farz edelim. Mükellefimiz bu tarhiyat nedeniyle 2021, 2022 ve 2023 hesap dönemlerine ait gelir/kurumlar vergisi beyannamelerinde indirim hakkını kaybetmiş olacak. Bu hakkı yeniden kazanması için, ilgili beyannamelerin verilme tarihinden önce, tarhiyatın uzlaşma, düzeltme veya kesinleşmiş mahkeme kararıyla tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor. Diğer taraftan, mükellefin 2018 yılı beyanının gerçeği yansıtmadığı yolunda bir tespit yapılmış oldu. Ancak 2018 ve izleyen yıllardaki indirim tutarlarının geri alınması için bu tarhiyatın kesinleşmesi gerekiyor.

Görüleceği üzere, tarhiyat işleminin ileriye ve geriye doğru etkileri farklı esaslara bağlanmış. Geçmiş dönemlere yönelik etkiler tarhiyatın kesinleşmesine bağlanmışken, gelecek beyannameler için kesinleşmemiş tarhiyatların indirim hakkını ortadan kaldırması mükellefleri korunmayan, masumiyet karinesine aykırı bir düzenleme. Neyse ki yeni kanun teklifi -yasalaşması halinde- dava yolunu tercih eden mükellefler için bir çözüm getiriyor. Ama uzlaşma için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Kanundan ve İdarenin vermiş olduğu özelgelerden anlaşıldığı üzere, hakkında beyana dayanmayan bir tarhiyat yapılan ve dava yolunu tercih etmeyen mükellefin indirim hakkını yitirmemesi için tarhiyatın düzeltme veya uzlaşma hükümlerine göre tamamen ortadan kalkması gerekiyor. Düzeltme hükümlerine göre tarhiyatın ortadan kalkması istisnai bir durum. Uzlaşma sonucunda tarhiyatın tamamen ortadan kalkması (sıfırlanması) ise neredeyse imkansız. Bu konuyu bir başka yazımda ele almıştım. O yazıda da belirttiğim üzere, dava yerine uzlaşmaya başvuran mükelleflerin çoğu bunu haksız olduklarını düşündükleri için yapmıyorlar. Maalesef yargı süreci belirsiz ve meşakkatli. Ayrıca davanın olumsuz sonuçlanması halinde sonuçları ağır oluyor. Bu sebeple, tarhiyatın tamamen haksız olduğunu düşünen mükellefler dahi uzlaşma yolunu seçebiliyor, seçiyor.

Aslında vergiye gönüllü uyum gösteren ve dava yoluna gitse kazanma ihtimali az olmayan bu mükellefler, tarh edilen vergiler için uzlaşıyor ve bu vergileri ödüyorlar. Yani yine uyumlu davranıyorlar. Bana göre bu mükelleflerin indirim hakkını kaybetmesi haksızlık. Aynı şekilde, aslında uzlaşmak isteyen mükelleflerin uyumlu mükellef statüsünü kaybetmemek için davaya yönelmesi de önemli bir sorun. Dolayısıyla nezdinde tarh edilen vergiler için uzlaşan ve bu vergileri ödeyen mükelleflerin indirim hakkını kaybetmemesi lazım. Kanun teklifi görüşülürken bu yönde de bir değişiklik yapılmasında yarar var.

Küçük Tarhiyatların Çok Büyük Kayba Yol Açması: Çalışmalarımız sırasında gözlemlediğimiz bir diğer önemli sorun ise ilave tarhiyatlar için bir tutar sınırı öngörülmemiş olmasından kaynaklanıyor. Son derece büyük bir mükellef nezdinde çok küçük tutarlı bir tarhiyat yapıldığında, yıllık 1,5 milyon TL’ye kadar kayıplar ortaya çıkıyor. Burada mükelleflerin fiili ile bu fiile bağlanan müeyyide arasında bir orantısızlık sorunu var.

Şu sıralar yoğun bir şekilde sahte belge kullanma incelemeleri yapılıyor. Böyle bir incelemeye giren büyük ve uyumlu bir mükellefin alışlarında dahi sorun çıkabiliyor. Diğer saiklerle incelemeye alınan mükellefler hakkında herhangi bir tarhiyat yapılmaması olasılığı da son derece düşük. Böyle olunca, bin TL’lik bir tarhiyatın 6 yıl boyunca 1,5 milyon TL indirime mal olması mümkün. Böyle önemli bir sorunun ortadan kaldırılması için, yapılacak tarhiyatların belli bir esasa bağlanması gerekiyor. Örneğin mükellefin matrahının, cirosunun, aktif büyüklüğünün vs. bir oranı esas alınabilir. Geçici vergi uygulamasındaki gibi bir yanılma payı düşünülebilir. Bu konunun da kanun değişikliği çalışmasında ele alınmasında yarar var.

İade Sorunu: Geçici vergi beyannamelerinde indirimden yararlanılması mümkün değil. Böyle olunca, yıllık beyannamede indirimli vergi hesaplanması üzerine iade doğuyor. Mevcut mevzuatımız bu iadenin yalnızca mahsuben alınabilmesine müsaade ediyor. Ayrıca iadenin gerçekleşmesi için 1 yıllık süre sınırı var. Bu sınırlamalar mükelleflerin hakkı olan indirimi almasını zorlaştırıyor. Bu sorunun çözümü için geçici vergi beyanlarında indirime izin verilmesi veya nakten iadenin önünün açılması gerekiyor.

Sistemsel Sıkıntılar: Yakın zamanda yayımlanan 531 sayılı VUK Genel Tebliği ile akaryakıt sektöründe faaliyet gösteren mükellefler için teminat verme yükümlülüğü getirildi. Bununla beraber, uyumlu mükellef niteliğini taşıyan dağıtıcı ve istasyonlar için 1/5 oranında (indirimli) teminat verilmesi yönünde belirleme yapıldı. Mevzuatımızda bu örnekte olduğu gibi, uyumlu mükellef olmaya bağlanan uygulamalar giderek artıyor. Yani uyumlu mükellef olmanın önemi artıyor. Ancak interaktif vergi dairesinde yapılan sorgulamalarda mükellefler hakkında olumsuz tespitler veya süresinde verilmeyen beyannameler gibi uyarılarla karşılaşılabiliyor. Bazı durumlarda sistemde sıkıntı yaşanıyor, bu uyarılar gerçeği yansıtmayabiliyor. Uyumlu mükellef müessesesinin çok daha basit ve sade olması, akaryakıt sektörü örneğindeki gibi uygulamalarda sorun yaşanmasının önüne geçecektir.

Yukarıda bahsettiğim sorunlara çözüm getirilmesi, indirim uygulamasını daha sağlıklı bir noktaya taşıyacaktır. Fakat uygulamanın amacı mükellefleri vergiye gönüllü uyumlu olmaya teşvik etmek, uyumlu olanları ödüllendirmek ise; bağ-kur primi uygulamasında olduğu gibi çok daha sade ve basit bir sisteme geçmek, diğer vergi türlerini de işin içine katmak gerekiyor. Dolayısıyla mevcut uygulamanın kökten değiştirilmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Uyumlu mükellef indirimiyle ilgili olarak tespit ettiğim sorunları bir yazıya dökeyim diye niyetlenmiş, uzun zaman önce bir yazıya başlamış ve yarım bırakmıştım. Meclise sunulan yeni kanun teklifinde bu konuya ilişkin değişiklik önerildiğini gördüğümde, konunun bana göre aksayan diğer yönlerini de ifade edeyim istedim. Umuyorum ki kanun değişikliği sürecinde konu daha kapsamlı olarak ele alınır ve bizimki gibi seslere de kulak verilir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 6824 Sayılı Kanun’la yeni halini alan mükerrer 121 inci maddesi, uyumlu vergi mükelleflerinin ödeyeceği gelir ve kurumlar vergilerinde % 5 oranında indirimden yararlanılmasına imkan tanıdı. İndirim, 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren verilen yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmaya başladı. Uygulamanın ilk şekli itibariyle indirimden yararlanılması bir hayli zordu. Diğer şartları bir yana bırakırsak, herhangi bir beyannamenin geç verilmesi veya bu beyannameler üzerine tahakkuk eden (10 TL’yi aşan) herhangi bir verginin 1 gün dahi geç ödenmesi halinde indirimden yararlanma hakkı kaybedilmekteydi. Bu sıkıntılar, 7194 sayılı Kanunla giderilmeye çalışıldı. İndirimden yararlanmayı belirleyen beyannameler sınırlandırıldı ve ödeme şartı, indirimden yararlanılan beyannamenin verileceği tarihe kadar esnetildi. Yapılan değişiklikler mükellefler tarafından olumlu karşılandı. Ancak indirim uygulamasıyla ilgili olarak hala bir takım sıkıntıların yaşandığını görüyoruz.

Uygulamanın detayları 301 ve 313 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliğlerinde açıklandı. Bu yazıda uygulamadan nasıl yararlanılacağına değil, uygulamanın bana göre aksayan yönlerine değinmek istiyorum. Aşağıda bu hususlara maddeler halinde yer vereceğim.

Kesinleşmeyen Tarhiyatın İndirim Hakkını Ortadan Kaldırması: Bana göre indirim uygulamasındaki en büyük sıkıntı, bir mükellef nezdinde beyana dayanmayan (ikmalen, re’sen ya da idarece kavramlarından kurtulmanın vakti çoktan geçti kanımca) bir tarhiyat yapılması ve mükellefin bu tarhiyatı haksız bularak dava yolunu tercih etmesi halinde veya dava sürecini göze alamayarak uzlaşma yoluna gitmesi ile ortaya çıkıyor. Yeni kanun teklifi bu sorunu dava yönüyle çözüyor gibi görünse de, tam bir çözüm sağlamıyor.

Tarhiyat işleminin etkileri Kanun’da -ileriye ve geriye doğru olmak üzere- iki farklı şekilde ele alınmış. Şöyle ki, yapılan bir tarhiyat işlemi üzerine;

- Bir taraftan tarhiyatın yapıldığı dönem dahil olmak üzere, ileriye doğru üç dönem için indirim hakkını kaybediliyor. Bu durumda indirimden yararlanılması için tarhiyatın uzlaşma veya düzeltme hükümlerine göre veya kesinleşmiş bir yargı kararıyla tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor.

- Diğer taraftan, tarhiyatın ilgili olduğu dönemde verilen beyanların gerçeği yansıtmadığı anlaşılmış oluyor; söz konusu dönem ve izleyen iki dönem için yararlanılan indirim tutarlarının cezasız olarak geri alınması gündeme geliyor. Bu uygulamada diğerinden farklı olarak, geri alma işleminin yapılması için tarhiyatın kesinleşmesi gerekiyor.

Konuyu daha iyi anlayabilmek için basit bir örnekten yararlanalım. 2021 yılında, 2018 yılının mart vergilendirme dönemi için re’sen kdv tarhiyatı yapıldığını farz edelim. Mükellefimiz bu tarhiyat nedeniyle 2021, 2022 ve 2023 hesap dönemlerine ait gelir/kurumlar vergisi beyannamelerinde indirim hakkını kaybetmiş olacak. Bu hakkı yeniden kazanması için, ilgili beyannamelerin verilme tarihinden önce, tarhiyatın uzlaşma, düzeltme veya kesinleşmiş mahkeme kararıyla tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor. Diğer taraftan, mükellefin 2018 yılı beyanının gerçeği yansıtmadığı yolunda bir tespit yapılmış oldu. Ancak 2018 ve izleyen yıllardaki indirim tutarlarının geri alınması için bu tarhiyatın kesinleşmesi gerekiyor.

Görüleceği üzere, tarhiyat işleminin ileriye ve geriye doğru etkileri farklı esaslara bağlanmış. Geçmiş dönemlere yönelik etkiler tarhiyatın kesinleşmesine bağlanmışken, gelecek beyannameler için kesinleşmemiş tarhiyatların indirim hakkını ortadan kaldırması mükellefleri korunmayan, masumiyet karinesine aykırı bir düzenleme. Neyse ki yeni kanun teklifi -yasalaşması halinde- dava yolunu tercih eden mükellefler için bir çözüm getiriyor. Ama uzlaşma için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Kanundan ve İdarenin vermiş olduğu özelgelerden anlaşıldığı üzere, hakkında beyana dayanmayan bir tarhiyat yapılan ve dava yolunu tercih etmeyen mükellefin indirim hakkını yitirmemesi için tarhiyatın düzeltme veya uzlaşma hükümlerine göre tamamen ortadan kalkması gerekiyor. Düzeltme hükümlerine göre tarhiyatın ortadan kalkması istisnai bir durum. Uzlaşma sonucunda tarhiyatın tamamen ortadan kalkması (sıfırlanması) ise neredeyse imkansız. Bu konuyu bir başka yazımda ele almıştım. O yazıda da belirttiğim üzere, dava yerine uzlaşmaya başvuran mükelleflerin çoğu bunu haksız olduklarını düşündükleri için yapmıyorlar. Maalesef yargı süreci belirsiz ve meşakkatli. Ayrıca davanın olumsuz sonuçlanması halinde sonuçları ağır oluyor. Bu sebeple, tarhiyatın tamamen haksız olduğunu düşünen mükellefler dahi uzlaşma yolunu seçebiliyor, seçiyor.

Aslında vergiye gönüllü uyum gösteren ve dava yoluna gitse kazanma ihtimali az olmayan bu mükellefler, tarh edilen vergiler için uzlaşıyor ve bu vergileri ödüyorlar. Yani yine uyumlu davranıyorlar. Bana göre bu mükelleflerin indirim hakkını kaybetmesi haksızlık. Aynı şekilde, aslında uzlaşmak isteyen mükelleflerin uyumlu mükellef statüsünü kaybetmemek için davaya yönelmesi de önemli bir sorun. Dolayısıyla nezdinde tarh edilen vergiler için uzlaşan ve bu vergileri ödeyen mükelleflerin indirim hakkını kaybetmemesi lazım. Kanun teklifi görüşülürken bu yönde de bir değişiklik yapılmasında yarar var.

Küçük Tarhiyatların Çok Büyük Kayba Yol Açması: Çalışmalarımız sırasında gözlemlediğimiz bir diğer önemli sorun ise ilave tarhiyatlar için bir tutar sınırı öngörülmemiş olmasından kaynaklanıyor. Son derece büyük bir mükellef nezdinde çok küçük tutarlı bir tarhiyat yapıldığında, yıllık 1,5 milyon TL’ye kadar kayıplar ortaya çıkıyor. Burada mükelleflerin fiili ile bu fiile bağlanan müeyyide arasında bir orantısızlık sorunu var.

Şu sıralar yoğun bir şekilde sahte belge kullanma incelemeleri yapılıyor. Böyle bir incelemeye giren büyük ve uyumlu bir mükellefin alışlarında dahi sorun çıkabiliyor. Diğer saiklerle incelemeye alınan mükellefler hakkında herhangi bir tarhiyat yapılmaması olasılığı da son derece düşük. Böyle olunca, bin TL’lik bir tarhiyatın 6 yıl boyunca 1,5 milyon TL indirime mal olması mümkün. Böyle önemli bir sorunun ortadan kaldırılması için, yapılacak tarhiyatların belli bir esasa bağlanması gerekiyor. Örneğin mükellefin matrahının, cirosunun, aktif büyüklüğünün vs. bir oranı esas alınabilir. Geçici vergi uygulamasındaki gibi bir yanılma payı düşünülebilir. Bu konunun da kanun değişikliği çalışmasında ele alınmasında yarar var.

İade Sorunu: Geçici vergi beyannamelerinde indirimden yararlanılması mümkün değil. Böyle olunca, yıllık beyannamede indirimli vergi hesaplanması üzerine iade doğuyor. Mevcut mevzuatımız bu iadenin yalnızca mahsuben alınabilmesine müsaade ediyor. Ayrıca iadenin gerçekleşmesi için 1 yıllık süre sınırı var. Bu sınırlamalar mükelleflerin hakkı olan indirimi almasını zorlaştırıyor. Bu sorunun çözümü için geçici vergi beyanlarında indirime izin verilmesi veya nakten iadenin önünün açılması gerekiyor.

Sistemsel Sıkıntılar: Yakın zamanda yayımlanan 531 sayılı VUK Genel Tebliği ile akaryakıt sektöründe faaliyet gösteren mükellefler için teminat verme yükümlülüğü getirildi. Bununla beraber, uyumlu mükellef niteliğini taşıyan dağıtıcı ve istasyonlar için 1/5 oranında (indirimli) teminat verilmesi yönünde belirleme yapıldı. Mevzuatımızda bu örnekte olduğu gibi, uyumlu mükellef olmaya bağlanan uygulamalar giderek artıyor. Yani uyumlu mükellef olmanın önemi artıyor. Ancak interaktif vergi dairesinde yapılan sorgulamalarda mükellefler hakkında olumsuz tespitler veya süresinde verilmeyen beyannameler gibi uyarılarla karşılaşılabiliyor. Bazı durumlarda sistemde sıkıntı yaşanıyor, bu uyarılar gerçeği yansıtmayabiliyor. Uyumlu mükellef müessesesinin çok daha basit ve sade olması, akaryakıt sektörü örneğindeki gibi uygulamalarda sorun yaşanmasının önüne geçecektir.

Yukarıda bahsettiğim sorunlara çözüm getirilmesi, indirim uygulamasını daha sağlıklı bir noktaya taşıyacaktır. Fakat uygulamanın amacı mükellefleri vergiye gönüllü uyumlu olmaya teşvik etmek, uyumlu olanları ödüllendirmek ise; bağ-kur primi uygulamasında olduğu gibi çok daha sade ve basit bir sisteme geçmek, diğer vergi türlerini de işin içine katmak gerekiyor. Dolayısıyla mevcut uygulamanın kökten değiştirilmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır.