Bağımlılık yaratan alkollü içkiler ve tütün mamullerinin vergilendirme rejimi yalnızca finansal yönden devlet hazinesine kaynak sağlayıcı değil aynı zamanda sosyal faydaların sağlanması amacını gerçekleştirmekte aracı konumuna sahip bulunmaktadır. Alkollü içkiler ve tütün mamullerini kullananlardan alınan vergiler aslında dolaylı olarak bağımlılık yaratan bu maddelerin neden olacağı sosyal sorunların giderilmesinde ve en azından kullanmaya eğilimli kişiler üzerinde caydırıcı etkiye sahip olmasında önemli rol oynamaktadırlar. Alkollü içkiler ve tütün mamulleri üzerine hiç vergi konulmaması ya da sembolik düzeyde vergi uygulanması tüketime yönelik teşvik edici bir etkiye sahip olabileceği gibi aksine yüksek oranlarda veya miktarlarda vergilerin konulması da kayıtdışılığı ve kaçakçılığı körükleyici bir etkiye neden olabilecektir.İşte,tam bu noktada dengenin sağlanması gerekmektedir. Bilindiği üzere, ülkemizde son yıllarda özellikle akaryakıt ve sigara-içki kaçakçılığı had safhaya ulaşmıştır.Kaçakçılık, bu sektörlerde haksız rekabet yaratırken, ayrıca vergi gelirlerinin kaybına neden olmaktadır.Gelişmiş ülkeler, kurdukları teknolojik altyapı ile bu konuyu çözmüşken, ülkemizde de teknolojik altyapı kurulması konusunda çalışmalar henüz sonuçlandırılmamıştır. Kaçakçılıkla mücadele tek bir kamu otoritesinin ya da birimin üstesinden gelebileceği bir sorun olmadığı gibi teknolojik altyapı kurulmadan da önlenmesi mümkün değildir. Ülkemize Irak ve İran üzerinden gelen kaçak sigaraların Türkiye üzerinden bu ülkelere giden sigara makineleri tarafından üretilmesi nedeniyle ilginç bir çelişki yaşanmaktadır. Ülkemizde tüketilen sigaranın yaklaşık yüzde 20’si kaçak yollarla girmektedir. Keza, alkollü içkilerle ilgili olarak yasal ve yönetsel düzenlemelere aykırı olarak gelişen ve palazlanan kaçakçılık faaliyetleri de yoğunlaşmış bulunmaktadır. Özellikle, alkollü içkiler ve sigara üzerinde sıklıkla yapılan vergi ayarlamalarının hem üretici firmaların maliyet planlamalarında hem de tüketici tercihlerinde sapma yaratacak derecede olumsuz etkilerinin olduğu gözlemlenmektedir. Tüketiciler yüksek oranlarda veya miktarlarda vergi içeren alkollü içkiler ve tütün mamullerine olan gereksinimlerini gidermek için değişik yollara başvurmaktadırlar. Bu tercihlerin çoğu da ne yazık ki yasal ve yönetsel düzenlemelerin boşluklarından yararlanmak ya da doğrudan doğruya kaçak malların tercih edilerek satın alınması şeklinde gerçekleşmektedir. Türkiye’de, dolaylı vergilerin vergi gelirleri içerisindeki oranı hızla artmaktadır. Bu nedenle, dolaylı vergiler üzerinde küçük çaplı ayarlamalar yaparak vergi hasılatını artırmak mümkün olabileceği gibi, aynı şekilde söz konusu hasılatlar azaltılabilir. Bu nedenle, aslında dolaylı vergilere konu olan malların hükümetler nezdinde stratejik bir değere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Maalesef, beyana dayalı olarak toplanan vergilerin genel tablo içerisinde hızla gerilemesi gerçeği karşısında akaryakıt, alkollü içkiler, sigara, beyaz eşya vb. mallar üzerinden alınan vergilerin artan kamu finansmanı gereksiniminin de baskısıyla yüksek oranlara veya miktarlara çekilmesi fiili bir durum yaratmıştır.Talep yönünden belirli bir düzeyin altına inmeyen bu malların üzerine konan her yeni ek vergi, karşılığında kaçakçılığı ve kayıtdışılığı besler hale gelmiş,hatta sahte içki üretimine yönelik insanlık dışı uygulamaların sosyal facialara neden olmasını bile gündeme getirmiştir. Üretilen sigara sayısı belirtilerek bazı sigara firmalarına ithalat ve fiyatlandırma serbestliği verilmesinin Türkiye’yi ekonomik dar boğazdan kurtaracak bir tedbir olmasının mümkün olmadığı açıktır. Belirtilen sayı , kanunun bazı sigara firmalarını gözettiği izlenimi yaratmaktadır. Türkiye 1986 yılında ekonomisini yabancı sigara firmalarına açtıktan üç yıl içinde sigara ithalatı için ödenen dövizler yedi kez artmıştır. Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizlere rağmen denetimsiz ithalat izni vermesi tüm anlayışların dışındadır. Herhangi bir sigara firmasının fiyatını kendi belirlemesi Dünya’da pek uygulanan yöntem değildir. Sigara vergileri hükümetlerin en fazla para kazandıkları kaynaklardır. Sigara fiyatlarının % 10 arttırılmasının , tüketiciyi % 5 oranında azalttığı ekonomistler tarafından ispat edilmiş ve Dünya Bankası raporunda yer almıştır. Bu şekilde hükümetler sigara fiyatlarını arttırarak hem para kazanırlar hem de halklarını sigaranın zararlı etkilerinden korurlar. Dolayısyla, hükümetlerin ekonomik krizlerde bu gelir kaynağından vazgeçmesi mümkün değildir. Türkiye’de alkollü içkilere uygulanan vergiler Avrupa ülkelerinden çok daha yüksektir.Örneğin viskiye Türkiye’de uygulanan vergiler, AB üyesi 25 ülkeden 2’si hariç (İsveç ve İrlanda) hepsinden daha yüksektir. Yakın komşuları ile karşılaştırıldığında, Türkiye’deki en yüksek vergi oranı Bulgaristan’ın 10, Yunanistan’ın ise 3 katıdır. Diğer Avrupa Birliği ülkeleri (Malta hariç) arasında ise Türkiye’deki vergi oranları kendisinden sonra en yüksek vergiyi uygulayan Polonya’nın 4 katı, en düşük vergiyi uygulayan Kıbrıs’ın ise 6 katıdır. Ayrıca, hafif alkollü bir içecek olan biradaki Özel Tüketim Vergisi’nin (ÖTV) son 1.5 yılda yüzde 200 oranında arttığı göz önüne alındığında, aynı dönemde enflasyondaki artışın ise yüzde 13 seviyesinde kaldığı dikkat çekicidir. Türkiye’de birada uygulanan ÖTV’nin yüzde 5 oranında alkol içeren 1 hektolitre için 70 Euro civarında olduğu gerçeği karşısında; bu rakam, 20 Euro olan AB ortalamasından 3.5 kat daha fazladır. Öte yandan, ülkemizde kişi başına düşen bira tüketimi ise sadece 11 litredir. AB’de ise bu rakam 80 litreyi aşmakta, bazı ülkelerde 150 litreye ulaşmaktadır. Bu yüzden, gerek ÖTV oranları gerek alkollü içkilere uygulanan genel kurallarda AB normlarıyla uyum sağlanması sorunu karşımıza çıkmaktadır.