1990 SONRASI EKONOMİK KRİZLER, VERGİLENDİRME ve BEKLENTİLER Devlet, faaliyetlerini yerine getirirken doğal olarak finansman ihtiyacı duymaktadır. Sözkonusu faaliyetlerin temel girdisi vergiler, temel çıktısı ise kamu harcamalarıdır. Halen gelişmekte olan ülke sınıfında anılan Türkiye’de; toplam gelir (özellikle vergi gelirleri) ve toplam harcamalar (özellikle faiz harcamaları) arasındaki dengesizlik, ulusal ve uluslararası ekonomik konjonktürün olumsuz yansımaları ve diğer bazı finansal problemler nedeniyle 1990 sonrası 3 önemli ekonomik kriz yaşanmıştır. 1994, 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizlerin birçok nedeni olmakla birlikte, en temel nedenlerinden birisi vergi gelirleri / faiz ödemeleri dengesizliğinin körüklediği kamu açıkları olmuştur. Enflasyon ve faiz oranlarının artmasına neden olan kamu açıkları, diğer taraftan borç stokunun sürdürülemez bir hal almasına neden olmuştur. İstikrar programları da buna yönelik hazırlanmıştır. Kamu harcamalarını kısıcı, kamu gelirlerini artırıcı maliye politikaları izlenmiştir. Yüksek enflasyon ve yüksek kamu borç stokunu düşürmek için uygulanan bütçe politikalarından belki de en önemlisi vergi politikasıdır. Bu amaçla 1994 Ekonomik Krizi akabinde bir nev’i ek vergi olan “Ekonomik Denge” ve “Net Aktif Vergi”leri uygulanmıştır. 1998 yılında 4369 sayılı kanunla; ekonomiyi kayıt altına almak suretiyle vergi gelirlerini artırmak için “Mali Milat” düzenlemesi, sözkonusu amaca katkıda bulunmak üzere gelirin tanımında genişletici değişiklik ve götürü usul kaldırılarak yerine basit usulde vergilendirme uygulamaları getirilmiştir. 1999’da ise, zaten varolan ekonomik problemlere, bir de deprem nedeniyle oluşan maddi kayıplar eklenmiştir. Söz konusu maddi kayıpların neden olduğu etkinin en aza indirilebilmesi amacıyla gayrimenkul sermaye iratları ve serbest meslek kazançları üzerine uygulanan stopaj %15’ten %20’ye çıkartılmış; KDV’nin genel oranı %15’ten %17’ye çıkartılmış ve bazı ek vergiler getirilmiştir. 2001 Ekonomik Krizi sonrası ise “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” benimsenerek uygulamaya konulmuş ve bir dizi tedbirler alınmıştır. Bu programla vergi gelirlerini artırıcı uygulamalara devam edilmiştir. Akaryakıt Tüketim Vergisi enflasyon ölçüsünde ayarlanmış ve GSMH’ya oranı %2,8 seviyesinde tutulmuştur. İthal ürün fiyatlarındaki artışlar hemen iç fiyatlara yansıtılmıştır. Vergi kimlik kullanımının yaygınlaştırılması, vergi denetimlerinin artırılması (artırılamamıştır), gecikme zam ve cezalarının enflasyonla uyumlu şekilde artırılarak kararlı bir şekilde uygulanması ve kamu kağıtlarına talebin artırılarak iç borçlanmanın kolaylaştırılması amacıyla beyan dışı bırakmalar ve istisnalar getirilmiştir. 2002’de ise 16 adet vergi, harç, fon ve pay birleştirilerek “Özel Tüketim Vergisi” uygulamaya konulmuştur.