I- GİRİŞ Günümüz ticari yaşamında mal ve hizmet satışlarının önemli bir kısmı vadeli olarak gerçekleşmektedir. Borçlunun mal ve hizmet bedelini ve/veya bu bedel üzerinden hesaplanan Katma Değer Vergisini (K.D.V.) belirlenen vade içerisinde ödememesi, tahsil edilemeyen bu meblağlar için Vergi Usul Kanunu’nun (V.U.K.) 323’üncü maddesinde yerini bulan “şüpheli alacak” müessesini gündeme getirmektedir. V.U.K.’nun 323’üncü maddesinde sıralanan şartları taşıyan alacak aslı için şüpheli alacak karşılığı ayrılmasında herhangi bir sorun bulunmamakla birlikte, bu alacak üzerinden hesaplanan, ancak asıl alacak gibi tahsil edilemeyen K.D.V.’nin şüpheli alacak olarak değerlendirilip karşılık ayrılması vergi uygulamasında bugüne kadar görüş birliği haline gelememiş konuların başında gelmektedir. Tahsil edilemeyen K.D.V.’leri için karşılık ayrılabileceğini savunanların görüşüne göre tahsil olanağı kalmayan K.D.V. özsermayeyi etkilemektedir. Ayrıca mükellefin tahsil edilmiş gibi hazineye yatırdığı bu verginin alıcı adına açılan bir kredi gibi düşünülmesi, alacağın vergiden kaynaklandığının bir önemi olmaksızın işletme açısından alacak niteliğine dönüşdüğünün kabulü gerekir. Dolayısıyla bu tutarlar için karşılık ayrılmalıdır. Tahsil edilemeyen K.D.V.’leri için karşılık ayrılamayacağını savunanların görüşüne göre de, maddenin getiriliş gerekçesi de tetkik edildiğinde alacağın şüpheli alacak olarak kabul edilerek gider yazılmasının temel nedeni, daha önce gelir yazılan bir unsurun gelir hesaplarından düşülmesidir. Daha önceden gelir yazılmamış bir alacağın, yani K.D.V.’nin, şüpheli alacak yoluyla gider yazılması yasanın getiriliş gerekçesine uygun düşmemektedir. Konu hakkında K.D.V. Kanunu’nun 58’inci maddesindeki mükellefçe hesaplanan ve indirilebilecek K.D.V.’nin gider yazılmayacağı hükmünden hareketle karşılık ayrılmayacağına ilişkin görüşler ile 58’inci maddedeki hesaplanan K.D.V.’den kasdedilenin tahsil edilen K.D.V. olarak anlaşılması ve dolayısıyla karşılık ayrılmasının doğru olacağı yönünde karşı görüşlerde mevcuttur. Temelde tahsil edilemeyen K.D.V. için karşılık ayrılamayacağı görüşlerinin tamamına katılmakla birlikte, bu konudaki en doğru çözümün K.D.V.’nin niteliği itibariyle ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile doğrudan ilgili olmayan bir vergi olması hesabıyla karşılık ayrılmayacağı görüşünün irdelenmesi ile bulunacağı kanaatindeyiz. Çalışmamızda, kanımızca şüpheli alacak uygulamasının en önemli noktasını teşkil eden “alacağın ticarilik” niteliğini göz önüne alarak, K.D.V.’nin ticari bir alacak olup olmadığı tartışılacaktır.