İnsan ekonomik amaç peşinde koşan bir canlı olduğu kadar9 kural-izleyici bir canlıdır da. Aynı zamanda insanlar, sosyal standartlara ve teamüllere uyarlar ve bir hesap makinesine benzemeksizin kurallar ve maksatlar münasebetiyle hareket ederler. İnsan olgusu ve tanımını da aşacak biçimde kişi kavramı, hem fiziksel varlık olarak insanı, yani 9gerçek kişiyi, hem de belirli bir amacıngerçekleştirilmesi için biraraya gelen gerçek kişiler ya da belirli bir amaca tahsis edilen mallar tarafından oluşturulan tüzel kişiyi kapsar. Kişi, hukuksal açıdan, haklardan yararlanabilen varlıktır. “Hak kişiye bağlı bir kavramdır; kişiden soyutlanmış bir hak sözkonusu olamaz.” Gerçek kişi insan, reşit olmak ve temyiz kudretine sahip olmak kaydıyla medeni haklara sahiptir. Kimse özgürlüğünden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlaka aykırı olarak sınırlayamaz (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Madde 23). Tüzel kişiler, kendisini oluşturan insan veya mal topluluklarından bağımsız bir varlığa sahip olmakla birlikte tıpkı insanlar gibi hak sahibi olabilmektedirler. Tüzel kişiler insan iradesiyle kurulmaktadır. Bu bağlamda, kurulmuş en önemli tüzel kişi devlettir. Hukuksal anlamda varlığı tanımlı devlet ve insan kişilikleri dışında, devlet ile insan ilişkilerinin düzenlenmesinde her ikisinin de üzerinde bir başka bütünlük önemlidir; Toplum. “Toplum, başta kendi kendini korumak ve sürdürmek olmak üzere bir çok temel çıkarlarını gerçekleştirmek için işbirliği yapan (bir ölçüde çatışmakla birlikte) insanlardan oluşan, göreli bir sürekliliği olan, genellikle belli bir coğrafyasal yeri ve ortak kültürü bulunan, çok ya da az ölçüde kurumlaşmış bir karmaşık ilişkiler bütünüdür.” İlişkiler, toplumsal yapı içerisinde örgütlenmiş, düşünceler, gelenekler, davranışlardan ilhamla oluşturulan (Devlet, aile, yasalar, gecekondulaşma, folklör, üniversite gibi) unsurlar veya öğeler aracılığı ile yürütülür. “Kişi, hak sahibi olduğu kadar, özgür olma niteliğine de sahiptir. Özgürlük, hukuksal varlık olarak tanınmaya öngelen süreçte de bireye ilişkin bir özelliktir. Birey, ne mekandan, ne toplumdan ve ne de zamandan yalıtılmış bir varlıktır. Bu özellikleri onu tarihsellikle belirli kılar. Bireyi, doğa, insan ve toplum arasındaki ilişki ve etkileşim biçimlendirir. Bu durumda, bireyin özgürlüğü de kendisini biçimlendiren, yönlendiren etkenlerin önce bilgisine, sonra bilincine varması ve bu yolla kendisini, toplumu ve doğayı kavraması ve dönüştürmesi olanağı anlamına gelir.” “Freud’da insan “homo economicus” olduğu kadar ve ondan da öte “homo psychologicus’dur” (psikolojik insan). İnsan yaşama düzeninde, devlet, toplum, topluluk ve diğer resmi ve/veya resmi olmayan kurumların yaşayan/işleyen bünyelerine uyumlu olduğu kadar, tek başına yaşayabilen canlı bir organizmadır da. Dolayısıyla İnsan-Devlet, insan-toplum, insan-insan, (insan-mal,para,vergi), kısaca insan- yaşam ilişkilerinin bu tanımlama çerçevesinde de değerlendirilmesi zorunludur.”