193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu 31.12.1960 tarihinde kabul edilip, 06.01.1961 tarih ve 10700 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde, “Gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir. Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır” hükmü yer almaktadır. Kanun hükmü ile hem gelirin tanımı yapılmış hem de kimlerin gelirlerinin Gelir Vergisine tabi olduğu belirtilmiştir. Anılan Kanunun, 2’nci maddesinde ise gelirin unsurları ana başlıklar altında sıralanmıştır. Madde de, “Gelire giren kazanç ve iratlar; ticari kazançlar, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayri menkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları, diğer kazanç ve iratlar” olarak belirtilmiştir. Gelire giren her bir kazanç ve irat çeşidi, tanımından, elde edilmesinden, indirilecek giderleri, vb gibi hususları, Gelir Vergisi Kanununda ayrı bölümlerinde maddelerle hüküm altına alınmıştır. Ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmelerden dolayı, Gelir Vergisi Kanu’nun kabul edildiği dönemin koşulları ile günümüz koşulları arasında çok büyük farklar bulunmaktadır. Yaşadığımız 21. yüzyılda ki baş döndürücü gelişmeler neticesinde her gün hayatımıza yeni bir şeyin girdiğini görmekteyiz. Gelişen ve değişen koşullara göre kanunları güncellemediğimiz takdirde sürekli tartışmalı ve muğlak konularla karşılaşmak durumunda kalırız. Nitekim Gelir Vergisi Kanunu’ndaki, serbest meslek kazancının tespitinde, indirilecek giderler ile ilgili düzenlemeler konusunda, sürekli tereddütüler ve tartışmalar ortaya çıkmaktadır. Bu yazı da, Gelir Vergisi Kanunu’ndaki, serbest meslek kazancının tespitinde, hasılattan indirilecek giderler arasında sayılmayan, bir kısım harcamalara ilişkin ortaya çıkan tereddütler irdelenecektir.