3213 sayılı Maden Kanununun 1’inci maddesi hükmüne göre, Maden Kanunu, madenlerin aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usulleri düzenlemektedir. Dolayısıyla, madenlerin aranması, işletilmesi ve üzerinde hak iktisabı Maden Kanununa tabidir. Kanun bununla ilgili olarak teferruatlı hükümler getirmektedir. Bunların en önemlisi maden sicilleridir. Madenler tapu sicili yerine tutulmakta olan madenler siciline tescil (kayıt) edilmektedir. Bir arazi parçasının altında bulunan madenler, Maden Kanununa göre devlete aittir. Bununla ilgili olarak Maden Kanununun 4’üncü maddesi hükmünde şu düzenleme yapılmıştır: “Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir”. Bu nedenle, madenlerin aranması ve işletilmesi ancak Devletin müsaadesiyle mümkündür. Devletin bu müsaadesinin göstergesi ruhsat verme şeklinde cereyan etmektedir. 5177 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması na İlişkin Kanun ile değişik 3213 sayılı Maden Kanuna göre iki çeşit ruhsat vardır: Arama ruhsatı ve işletme ruhsatı. 5177 sayılı Kanun ile değişik Maden Kanununun 16’ncı maddesi hükmü uyarınca, II. Grup, III. Grup ve IV. Grup madenler arama ruhsatı, V. Grup madenler arama sertifikası ile aranır. I. Grup madenler için doğrudan işletme ruhsatı verilir. Madenler, işletme ruhsatı (arama ruhsatı) ve arama sertifikası ile gerçek veya tüzel kişilerce işletilebilirler. Arama ruhsatı ve arama sertifikasının üçüncü kişilere devri mümkündür. Ancak, işletme izninin devri mümkün değildir. İşletme ruhsatını devralan şahısların maden aramak için gerekli yerlerden yeniden işletme izni almaları gereklidir. Temel mevzuat metinlerini yukarıda verdiğimiz madenlerde ve maden sahalarında dönem sonlarında yapılması gereken işlemler bu makalemizin konusunu oluşturacaktır. Ayrıca, V.U.K.’nun 316’ncı maddesinde taş ocakları da düzenlendiğinden taş ocakları için dönem sonlarında yapılması gereken işlemlere de değinilecektir.