Gelir Vergisi Kanunu’nun 41’inci maddesine 4008 sayılı Kanun’un 25’inci maddesiyle eklenen ve 1.1.1996 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 8’inci bent hükmü; esas olarak işletmelerin özsermayeleri ile çalışmalarını temin etme amacına matuf bir düzenlemedir. Bu düzenleme ile borçlanma ile çalışan mükellefler karşısında kendi varlıklarını ticari işletmelerine tahsis eden mükelleflerin; özellikle enflasyonist dönemlerde nakdi sermayelerinde meydana gelen aşınmaların doğuracağı sosyo-psikolojik etki de giderilmeye çalışılmıştır. Düzenlemenin doğurması gereken bir diğer sonuç ise ticari bünye dışında tutulan kaynakların işletmeye, tahsisi ile kayıt altına alınacağıdır. Altında yatan nedenleri yukarıdaki şekilde özetlenebilecek düzenlemenin ekonomik yönden bünyesinde barındırdığı en büyük sakınca ise; işletmelerin yabancı kaynaklara zor durumda kaldıklarında itibar edecekleri dolayısıyla zayıflamış mali yapıya vergisel olarak ayrıca bir darbe vurmanın mükelleflerin mağduriyetlerine yol açacağıdır. Olumlu ve olumsuz yönleri hakkında oldukça fazla tartışılabilir nitelikteki bent hükmünün bu niteliği kendisini yargı mercilerinde de göstermiştir. Bütün bunlara rağmen mali mevzuatta yerini alan düzenlemenin; kredi kartları ile yapılan satış bedellerinin tahsilatı esnasında finans kuruluşlarına ödenen komisyon bedelleri açısından nasıl değerlendirileceği yazımızın konusu teşkil etmektedir.