GİRİŞ Katma Değer Vergisi Kanunu’nun (K.D.V.K.) 1’inci maddesi verginin konusunu teşkil eden işlemleri belirlerken rekabet eşitsizliğini gidermek amacıyla isteğe bağlı mükellefiyetler suretiyle vergilendirilecek teslim ve hizmetleri diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler bağlamında Katma Değer Vergisi’ne (KDV) tabi tutmuştur. Aynı kanunun 18’inci maddesi ise vergiden istisna edilmiş işlemleri yapanların, ilgili vergi dairesine yazılı baş- vuruda bulunarak, belirtecekleri işlem türleri için vergiye tâbi tutulmalarını talep edebileceklerini hükme bağlamıştır. Vergi ödeme konusunda direnç gösteren veya kazancının belli bir bölümünü vergi adı altında devletle paylaşmak istemeyenler açısından yukarıda belirtilen hükümlerin anlamsızlığı ve gereksizliği ileri sürülebilir. Bir başka bakış açısıyla aynı işlemin vergi dışında gerçekleştirilebilmesi olanağına karşın, bunu tercih etmeyip vergisel bir çok ödevi (defter tutma, muhafaza ibraz, beyanname verme) yerine getirmeyi tercih etmenin akılcı bir davranış olmayacağı düşünülebilir. Ancak bu bakış açısının tersine, KDV’nin bünyesinde barındırdığı indirim mekanizmasının varlığı karşısında belirtilen kanun hükümlerini tercih etmek, çoğu zaman mükellef açısından bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.