Çeşitli Vergi Kanunlarında değişiklik yapan ve kamuoyunda “Vergi Reformu” Kanunu olarak adlandırılan 4369(1) Sayılı Kanun ile Türk Vergi Sisteminde köklü değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerden en önemlilerinden biri de, bu Kanun’un 3’(2)üncü maddesi ile V.U.K.’nun 160’ncı maddesine eklenen fıkra hükmü ile; faaliyetlerini uzun süreden beri bırakmış, ortakları dağılmış, ortaklığın feshine ve tasfiyesine tevessül edilmemiş, sorumlu ve muhatap tutulacak kanuni temsilci veya tasfiye memuru da bulunmayan, işlerini tamamen terk ettiği tespit edilen ve vergiye tabi bir faaliyeti de tespit edilmeyen mükelleflerin mükellefiyet kayıtlarının vergi dairelerince re’sen silinmesine olanak tanınmasıdır. İşini tamamen terk eden ve vergiye tabi bir faaliyeti tespit edilemeyen mükelleflerle ilgili olarak, sadece işi bırakma keyfiyetinin vergi dairesine bildirilmemiş olması nedeni ile V.U.K.’nun 30. ncu maddesine göre gereksiz re’sen tarhiyatlar yapılması ve ihtilaflar yaratılmasının önlenmesi amacıyla vergi dairelerine tanınan mükellefiyet kayıtlarnın re’sen silinmesi uygulamasının usulleri yazımızın konusunu oluşturmaktadır.