Telif hakları konusu özünde eser yaratıcılarının orjinal fikir ve yeteneklerinden doğan ürünlerin ticaretle bağlantılı hale gelmesiyle gündeme gelmektedir. Günümüz dünyasında gördüğümüz her türlü eserde, örneğin bir mimari çizimden bir sinema filminde duyduğumuz şarkıdan, reklam filmlerinde kullanılan melodiye kadar pek çok yerde ve ortamda aslında biz telif haklarına konu olayları görmekteyiz. Teknolojide meydana gelen olağanüstü gelişmeler de aslında telif hakları sahiplerine eserlerini koruma ve kollama konusunda zaafiyetleri yaşatmakla beraber özellikle gelişmiş ülkelerde telif hakları önemli fikri mülkiyet hakları arasında yerini sağlamlaştırmakta ve bu ülkelerin hukuksal altyapısını oluşturan önemli ögelerden biri haline gelmektedir. Telif hakları fikri hakların bir bölümünü oluşturmakla beraber dünya üzerinde en yoğun olarak tecavüze ve suistimale uğrayan haklardan biridir. Son yıllarda internetin yaygınlaşması ve kullanım oranının artışıyla birlikte telif haklarının korunması daha çok konuşulur hale gelmiştir; çünkü ihlaller artmaya başlamıştır. Evrensel olarak telif haklarının korunması ve hukuksal platformlarda yerini alabilmesi konusunda uluslararası çalışmalar başlatılmış ve bu amaç doğrultusunda dikkate değer anlaş- malar oluşturularak uluslararası düzeyde katılımın sağlanması gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Aslında, ulusal düzeyde de telif hakları konusu bulunulan ülkenin gelişmişlik seviyesiyle çok yakından bağlantılıdır.Gelişmiş ekonomiye sahip bir ülke ile az gelişmiş ekonomiye sahip olan bir ülke arasındaki temel ayrımlardan birisini de telif haklarının korunması ve bu konudaki yasal yaptırımlar ve uygulamaların varlığı veya yokluğu oluşturmaktadır. Bu itibarla, telif haklarını bir anlamda uygarlık yolunda ilerlemek isteyen ülkeler için önemli bir basamak şeklinde de ifade etmek mümkündür.İnsan değerinin az olduğu toplumlarda elbette ki insan yaratıcılığının ve zekasının ürünü olan eserlerin bizzat sahip olduğu hukuksal hakların hiçe sayıldığını, halbuki insana verilen önemin yüksek değerde olduğu çağdaş ülkelerde ise bu hakların doğal bir süreç sonunda kendisine atfedilen işlevleri yerine getirdiğini söyleyebiliriz.