Türkiye gibi ciddi bir yapısal değişim sürecine giren ve çok ağır bir borç yükü içinde bulunan bir ülkenin çözmesi gereken öncelikli sorun, hiç şüphesiz kamu finansman ihtiyacının sağlıklı kaynaklarla karşılanması sorunudur. Zira, sağlıktan, eğitime, adaletten, savunmaya hangi alanda daha iyi bir yapılanma talep edilirse edilsin sürekli olarak gündeme sağlıklı kaynak sorunu gelmektedir. Ancak, kamu finansman ihtiyacının ağırlıklı olarak borçlanma yoluyla karşılandığı ülkemizde, bu sorunun bugünden yarına çözülebilecek basit bir sorun olmadığı da her kesimin malumudur. Normal şartlarda bile çözümü kısa bir zamanda gerçekleşemeyebilecek bu sorun, ne yazık ki son on yıllık periyotta yaşanan felaketler ve ekonomik krizler sonucunda daha da karmaşık ve zor çözülür bir kimliğe bürünmüş bulunmaktadır. Yukarıda bahsedilen sağlıklı finansman ihtiyacının karşılanmasında, şüphesiz ülkemizde varolan tüm gelirlerin kavranabilmesi ve dolayısıyla da adil ve eşit şekilde vergilendirilebilmesi, çözülmesi gereken öncelikli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Sadece Maliye Bakanlığı’nın sorunu olarak ele alınamayacak bu sorunun çözümü noktasında, sivil toplum kuruluşlarının, kamuoyunun, ekonominin diğer idari birimlerinin görüş ve desteklerinin de alınması suretiyle, ülkemizin kısa, orta ve uzun vadeli çözüm önerilerini belirlemesi ve atılması gereken adımların atılması sanırız bu 95 sorunun çözümünü mümkün kılacak en etkili yöntem olacaktır. Bir ülkenin vergilemede başarılı olabilmesi için vergi kanunlarının rasyonelliği yanında gelir(vergi) idaresinin, kanunları etkin bir şekilde uygulayacak teknolojik alt yapıya, insan kaynağına ve ayrıca vergi kaçağını caydırıcı bir vergi denetim mekanizmasına sahip olması gerekliliği aşikardır. Kamuda sürdürülen reform niteliğindeki çalışmalar açısından gelir idaresinin ve vergi sisteminin iyileştirilmesi ve yeniden yapılandırılması konusunun ele alınması şüphesiz isabetlidir. Zira vergi gelirlerinin öneminin yeniden anlaşıldığı şu günlerde, geliridaresinin klasik merkezcil anlayış ve yapıdan sıyrılarak, mükellef odaklı bir organizasyon yapısına sahip olma, kapasite, verimlilik ve liyakat yaklaşımları çerçevesinde iş ve görev tanımları yapma ve standartlar oluşturma bakımlarından Türk Gelir İdaresinin yeniden yapılanması zorunlu bir hal almıştır. Bu yazımızda Gelir İdaresi’nin tarihsel gelişiminden sonra Gelir İdaresi’nin yeniden yapılandırılması zorunluluğu ve bu yapılandırmada dikkat edilmesi gereken hususlar anlatılmaya çalışılacaktır.