A- GENEL AÇIKLAMALAR Vergi uygulamasında, finansman giderlerinin ne şekilde değerlendirileceği konusu öteden beri tartışma konusu olmuştur. 1998 yılı dönem sonu işlemlerinin yapılmakta olduğu bu günlerde de bu konu güncelliğini korumaktadır. Bilindiği gibi, Maliye Bakanlığı öteden beri finansman giderlerinden dönem sonu stok maliyetlerine ve yatırımlarda yatırım maliyetine pay verilmesi gerektiği görüşündedir. Ancak bu görüş ve uygulama 2.3.1995 tarihinde yayımlanan 238 no’lu VUK Genel Tebliği ile değiştirilmiştir. Maliye Bakanlığı söz konusu Tebliğde Danıştay’ın müstakar hale gelen kararlarına uyarak aşağıdaki açıklamayı yapmıştır. “..... emtianın satın alınıp işletme stoklarına girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikal ettirilmesi zorunludur. Stokta kalan emtia ile ilgili olarak daha sonra ortaya çıkacak kur farklarının ise, ilgili bulundukları yıllarda gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesi mümkün bulunmaktadır. İşletmelerin finansman temini maksadıyla bankalardan veya benzeri kredi müesseselerinden aldıkları krediler için ödedikleri faiz ve komisyon giderlerinden dönem sonu stoklarına pay vermeleri zorunlu bulunmamaktadır. Buna göre mükellefler söz konusu ödemelerini doğrudan doğruya gider olarak kaydedebilecekleri gibi, diledikleri taktirde stokta bulunan emtiaya isabet eden kısmı maliyete dahil edebileceklerdir.” Yatırım harcamalarına ilişkin finansman giderlerinin ne şekilde işleme tabi tutulacağına ilişkin açıklamalar ise 163 no’lu VUK Genel Tebliğinde yapılmış bulunmaktadır. Maliye Bakanlığı özellikle 238 no’lu VUK Genel Tebliğindeki olumlu görüşünün ardından Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında 4008 sayılı Kanun ile 1.1.1996 tarihinden itibaren yapılan değişiklikler ile finansman giderlerininne şekilde işleme tabi tutulacağı konusu yeniden gündeme getirilmiştir. Vergi Usul Kanunu’nun 274. maddesinde 4008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mükelleflere satın aldıkları veya imal ettikleri emtianın maliyet bedelini son giren ilk çıkar (LİFO) yöntemiyle değerleyebilme imkanı tanınmıştır. Vergi Usul Kanununa göre stoklar esas itibariyle fiili maliyet yöntemi ile değerlenir. Bu yöntemin tam olarak uygulanmasına imkan olmayan durumlarda fiili maliyete en yakın yöntem olan “ağırlıklı ortalama” maliyet yöntemi uygulanmaktadır. LİFO yöntemi ise belli şartlara uyulması halinde kullanılabilecek bir stok değerleme yöntemidir. GVK’nun 41/8. maddesi ve KVK’nun 15/13. maddesine 4008 sayılı Kanun ile eklenen hükümlere göre amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutan veya dönem sonu stoklarını LİFO yöntemiyle değerleyen işletmeler kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin; - Faiz, - Komisyon, - Vade farkı, - Kar payı, - Kur farkı, - Ve benzeri adlar altında yaptıkları gider ve maliyet unsurlarının belli bir oranını (Yeniden Değerleme Oranı/Ortalama Ticari Kredi Faiz Oranı) x (%25) vergi matrahının tespitinde gider olarak indiremeyeceklerdir. Factoring kuruluşlarına verilen iskonto bedelleri, finansman gideri olarak nitelendirilecektir. Konuyla ilgili olarak, 54 ve 55 no’lu KVK Genel Tebliğleri yayınlanmıştır. Ancak Danıştay 4. Dairesi söz konusu Tebliğlerin bazı bölümlerini iptal etmiştir. İptal kararları ışığında söz konusu uygulamanın genel esasları aşağıda açıklanmıştır.