Finansal kiralamanın genel kabul görmüş tek ve geniştanımı bulunmamakla birlikte, türlerine ve kapsamına göre değişik şekillerde tanımı yapılmaktadır. Avrupa Finansal Kiralama Birliği (Europen Leasing Association) tarafından finansal kiralama; “belli bir süre için, kiralayan (lessor) ve kiracı (lesee) arasında imzalanan, kiracı tarafından seçilip, kiraya veren tarafından satın alınan ve malın mülkiyetini kiralayanda, kullanımını ise belli bir kira ödemesi karşılığında kiracıda bırakan sözleşme” olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi (IASC)’ne göre finansal kiralama ise şu şekilde tanımlanmaktadır: Sabit varlık kiralama anlaşması; bir emlakın, fabrikanın veya teçhizatın daha genel olarak bir arsanın ve/veya amortismana tabi bir varlığın kullanılma hakkının, genellikle kararlaştırılmış bir süre için transfer edilmesini sağlayan bir anlaşmadır. Türkiye’de 10.06.1985 yılında yürürlüğe giren 3226 nolu finansal kiralama kanunun dördüncü maddesine göre finansal kiralama sözleşmesi şöyle tanımlanmıştır: Kiralayanın, tanımı ve seçimi üzerine kiracının üçüncü kişiden satın aldığı veya başka suretle temin ettiği bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere ve belli bir süre feshedilmemek şartı ile kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören bir sözleşmedir. Yukarıdaki finansal kiralama tanımları arasında bazı farklılıklar olsa da genel olarak uyumlaştığını görmekteyiz. Türkiye’de 3226 nolu Finansal Kiralama Kanunu incelendiğinde Türkiye’deki uygulama dünya uygulamasından önemli farklılıklar içermektedir. Bu farklılıklar finansal kiralama sayılan işlemlerde ve bunların muhasebeleştirilmesinde görülmektedir. Dünya uygulamasında her türlü taşınır ve taşınmaz malların yanında düşüncesel mallar ve sınai haklarda finansal kiralamanın konusu olurken bu durum Türkiye’de yalnızca taşınır ve taşınmaz mallar olarak sınırlandırılmıştır. Muhasebe ile ilgili farklılık ise yazının ilerleyen bölümlerinde etraflıca açıklanacaktır.