Bir işlem ya da muamele vergisi olarak adlandırdığımız katma değer vergisi, diğer dolaylı vergilere göre nispeten daha farklı ve daha mükemmel bir yapıya sahiptir. Katma değer vergisi, yapılan teslim veya hizmet ifasının her aşamasında katılan değer üzerinden alındığından vergi mükerrerliğine yol açmaz. Verginin yansıması açısından indirim mekanizması dolayısıyla sistem bir bütün olarak değerlendirilirken, vergiyi doğuran olay ve vergilendirme açısından her bir işlem ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Bu nedenle, kişilere yapılan sürekli mal teslimi veya hizmet ifalarında, her teslim ya da hizmet ifası katma değer vergisinin oluşumu açısından süreksiz, münferit bir işlemdir. Dolayısıyla katma değer vergisinde bir teslim ya da hizmet varsa, bu teslim ve hizmetin gerçekleşmesine paralel olarak vergiyi doğuran olay gerçekleşir ve vergilendirme de bu işlem üzerinden yapılır. Teslim veya hizmetin karşılığının başka bir mal, hizmet, döviz ya da bir menfaat sağlama şeklinde oluşmasının herhangi bir önemi yoktur. Ödeme şekline bağlı olarak, vergiyi doğuran olayı her bir işlem için ayrı değerlendirmek, süreksiz işlemi sürekli konuma getirecektir. Bu durum, vergiyi doğuran olayı mal teslimi veya hizmet ifasının dışına taşıyacağından katma değer vergisinin yapısına aykırılık oluşturacaktır. Bu yazımızda, katma değer vergisinin konusuna giren teslim veya hizmet ifalarının bedellerinin döviz olarak belirlendiği durumlarda, KDV matrahlarının oluşumu değerlendirilecektir.