Damga Vergisi ticari ve medeni işlemler esnasında düzenlenen kağıtlardan alınan bir hukuki muamele vergisidir. Bu işlemler esnasında düzenlenen bir kağıdın damga vergisine tabi olma koşulları 488 sayılı Damga Vergisi Kanun’unun (DVK) 1’inci maddesinde belirtilmiş olup ana hatlarıyla; kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtlardan olması, kağıdın yazılıp imzalanması veya imza yerine geçen bir işaret konulması, kağıdın herhangi bir hususu ispat veya belli etmesi ve kağıdın ibraz edilebilir (sunulabilir) durumda bulunması koşullarıdır. Bu koşulların hepsi bir arada bulunması damga vergisinin doğması için bir zorunluluktur. Damga vergisinde ödeme, DVK’nun 15’inci maddesinin 5281 sayılı Kanunla değişmeden önceki hükmü uyarınca, kağıtlara pul yapıştırılması ve bu kanunda gösterilen hallerde basılı damga konulması veya makbuz verilmesi veyahut istihkaktan kesinti yapılması şekillerinden biriyle gerçekleştirilirken, bu madde hükmünün 5281 sayılı Kanunla değişmesiyle birlikte Damga Vergisinde ödeme şekillerinden biri olan “kağıtlara pul yapıştırılması” usulü 01.01.2005 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır. Buna göre Damga Vergisinde ödeme şekillerinin nihai hali; makbuz karşılığı, istihkaktan kesinti yapılması veya basılı damga konulması suretiyle ödeme olacaktır. DVK’nun 15’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Bu ödeme şekillerinin hangi işlemler için ne surette uygulanacağını tespite Maliye Bakanlığı yetkilidir.” hükmü gerek değişiklik öncesinde gerekse değişiklik sonrasında yerini aynen korumuştur. Biz bu yazımız ile, 5281 sayılı Kanun öncesi ve sonrası hükümler çerçevesinde damga vergisini vergi dairesine makbuz mukabili ödemek zorunda olan kurum ve kuruluşları belirterek ve bu kurum ve kuruluşların damga vergisi defteri tutma ve damga vergisi beyannamesi verme yükümlülüklerini ortaya koymaya çalışacağız.