İktisadi ve ticari yaşamda bilanço esasına göre defter tutan işletmeler sahip oldukları iktisadi kıymetleri satıp yenileyerek, bunun sonucunda işletmeye yeni iktisadi kıymetler kazandırırlar. Yenileme fonu yenilenen iktisadi kıymetler açısından önem arz eden bir uygulamadır. Yenileme fonu, bilanço esasına göre defter tutan bir işletmenin amortismana tabi iktisadi kıymetlerinin satış, devir veya trampa yoluyla elden çıkarılması halinde, elde edilen karın vergilendirilecek kara eklenmeyip ayrı bir fon hesabında tutularak; elden çıkarılan iktisadi kıymetin yenilenmesi durumunda, yeni bir iktisadi kıymetin amortismanında kullanılmasına olanak sağlayan yöntemdir (Sekdur-Altun, 2001; 754). Yenileme fonu, Vergi Usul Kanunu’ nun 328. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre, amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması halinde alınan bedel ile bunların envanter defterinde kayıtlı değerleri arasındaki fark, kar ve zarar hesabına geçirilir. İşletme hesabı esnasında defter tutan mükellefler ile serbest meslek kazanç defteri tutan mükellefler bu farkı defterlerinde hasılat veya gider kaydederler. Amortisman ayrılmış olanların değeri, ayrılmış amortismanlar düşüldükten sonra kalan meblağdır. Devir ve trampa ise satış hükmünde değerlendirilmektedir. Şu kadar ki; satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi, işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu taktirde, satıştan kaynaklanan kar, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süre ile tutulabilir. Her ne sebeple olursa olsun bu süre içinde kullanılmamış olan karlar üçüncü yılın vergi matrahına eklenir. Üç yıldan önce işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi halinde bu karlar o yılın matrahına eklenir. Yukarıdaki esaslar dahilinde yeni değerler iktisabında kullanılan kar, bu değerler üzerinden buna ait kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlara mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanına devam olunur. Görüldüğü gibi ayrılan sabit kıymet yenileme fonu, pasifte azami üç yıl kalabilir ve bu süre içinde ilgili bulunduğu yeni iktisap edilen iktisadi kıymet üzerinden ayrılacak amortismanlara mahsup edilir. Yukarda belirtildiği şekliyle bakıldığında yenileme fonu bir vergi erteleme müessesesidir. İktisadi kıymetin satıldığı veya kısmen veya tamamen ziyaa uğrayıp sigorta tazminatı alındığı anda doğan veya beyan edilip üzerinden vergi hesaplanması gereken kar pasifte üç yıl süre ile bekletilmektedir (Uzun,1999;210). Yenileme fonu bazen etkin iken bazen bu etkinlikten uzak olabilmektedir. Şöyle ki; o yıl için satılan veya ziyaa uğrayan iktisadi kıymetin yenilenmesi zaruri ise bu iktisap edilen iktisadi kıymetin o yıl için ayrılan amortismanı yenileme fonuna eşit veya yenileme fonundan fazla ise yenileme fonunun teşvik yönü yok olmaktadır. Ancak yine iktisadi kıymetin yenilenmesi zaruri değil ise ve üç yıl içinde bu yenileme yapılmamış ise bu taktirde enflasyonist bir ortamda ödenecek vergi üç yıl ertelenmiş olur. Bu durum mükellefleri enflasyonun zararlı etkilerinden korumaya yöneliktir. Zaten yeniden değerleme yapılmadığı veya yeniden değerleme yapılsa bile değer artış fonunun sermayeye eklenmediği durumlarda birkaç yıl önce alınmış bir iktisadi kıymet nedeniyle bu iktisadi kıymetin satılması veya ziyaa uğraması ve sigorta tazminatı alınması halinde ortaya çıkan kar büyük oranda enflasyonist bir ortamdan kaynaklanacaktır. Böyle bir durumda reel olarak birkaç yıl önce iktisap anında oluşan maliyetler ile iktisaptan birkaç yıl sonra satış veya ziyaa uğrama anında enflasyonist etkiyle nominal olarak büyüyen hasılat ve tazminat karşılaştırılmakta ve aslında büyük oranda reel olmayan fiktif karlar oluşmaktadır. Bu anlamda yenileme fonu enflasyon nedeniyle oluşan fiktif karlar üzerinden ödenecek vergileri geciktirmek suretiyle mükellefleri bu ortamda mali yapı itibariyle korumaktadır (Uzun,1999;211). Madde hükümlerinden de anlaşıldığı üzere bu maddelerde yer alan ve amortismana tabi bulunan iktisadi kıymetlerin satışından veya doğal afetler sonucu zarar görmeleri sonucunda alınan sigorta tazminatları dolayısıyla oluşan karların vergilendirilmesi bazı şartlarla ertelenmekte, bu suretle yatırım yapan mükellefler teşvik edilmektedir (Konar, 1994;34 ).