Gelir Vergisi Kanununun 1 ve 2’nci maddelerinde, 4369 sayılı kanunla yapılan değişikliklere paralel olarak, aynı kanunun sair kazanç ve iratları düzenleyen 80-82’nci maddelerinde de değişiklikler yapılmıştır. Gelir Vergisi Kanununun 2’nci maddesinin 1-6 numaralı bentlerinde yazılı gelir unsurları ile ilişkilendirilemeyen gelirlerin, kaynağı ne olursa olsun diğer kazanç ve irat olarak vergilendirileceğini hüküm altına alan değişiklikle gelir kavramı içerisine giren diğer kazanç ve iratların sayılarak belirtilmesi uygulamasından vazgeçilmiş, kanunun önceki bölümlerinin kapsamı dışında kalan her türlü kazanç ve iratlar, kaynağına bakılmaksızın diğer kazanç ve irat kapsamına alınmıştır. Gelir Vergisi Kanununun, 4369 sayılı kanunla değiştirilmeden önceki hükümlerine göre ise, bir gelir unsurunun vergiye tabi tutulabilmesi için, niteliği itibariyle aynı kanununun 2’nci maddesinde belirtilen 7 (yedi) gelir unsurundan herhangi birisine dahil edilmesi gerekmekte idi. Bu gelir unsurlarından herhangi birisinin kapsamına girmeyen kazanç vergi dışı kalmaktaydı. 4369 sayılı yasa öncesi uygulamada, gelir kavramı içerisine giren kazanç ve iratlar; ticari kazanç, zirai kazanç, ücret, serbest meslek kazancı, gayrimenkul sermaye iradı ve menkul sermaye iradı olarak 6 bent halinde ayrı ayrı belirtildikten sonra, 7’nci bent olarak da sair kazanç ve iratlar gelirin unsuru olarak sayılmıştır. Buna göre, ilk altı grup içerisine dahil edilemeyen gelir unsurlarının sair kazanç ve irat olarak vergilendirilebileceği düşünülse de, Gelir Vergisi Kanununun 80-82 maddelerinde nelerin sair kazanç ve irat olarak değerlendirileceği tek tek sayılarak gelir kavramına sınırlama getirilmiştir. Diğer bir değişle, ilk altı gruba girmeyen bir gelir unsurunun vergilendirilebilmesi için,bu gelir unsurunun Gelir Vergisi Kanununun 80- 82’nci maddeleri içerisinde sayılmış olması gerekmektedir. 4369 sayılı kanunla Gelir Vergisi Kanununun 1’nci ve 2’nci madeleri ile buna bağlı olarak 80 ve 82’nci maddelerinde 01.01.1999 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yapılan değişikliklerle, bu sınırlama ortadan kaldırılmıştır. Gelir Vergisi Kanununun 2’nci maddesinin 7’nci bent hükmü “Kaynağı ne olursa olsun her türlü kazanç ve iratlar” olarak değiştirilmiştir. Buna bağlı olarak Gelir Vergisi Kanunun 80-82’nci maddelerinde sair kazanç ve irat olarak vergilendirilecek gelir unsurlarının tek tek sayılması uygulamasından vazgeçilerek, Gelir Vergisi Kanununun 2’nci maddesinde sayılan 6 (altı) gelir unsuru içerisine girmeyen her türlü gelirin, kaynağına bakılmaksızın diğer kazanç ve irat olarak vergilendirme kapsamına alınması ve bu yolla vergi tabanının genişletilmesi yoluna gidilmiştir. Ancak, 4369 sayılı kanunun hazırlıkları sırasında ve yasallaşma sürecinde mevcut olan ekonomik koşullar, 1997 yılı ortalarında Tayland’da başlayıp sermaye ve mal hareketleri ile Güneydoğu Asya’yı etkisi altına alan finansal kriz, 1998 yılının ortalarında Rusya’yı da etkisi altına alarak tüm dünyada ekonomik krize yol açmıştır. Dünya ekonomisini sarsan bu kriz Türk ekonomisini de etkilemiş ve ekonomik daralmaya neden olmuştur. Vergi sistemini ekonomik koşullardan bağımsız olarak düşünmek mümkün olmadığından, yeni düzenlemelere gidilmiş ve 4444 sayılı yasa ile 4369 kanunla yapılan köklü değişikliklerin bir kısmı 01.01.2003 yılına kadar ertelenmiştir. 4444 sayılı kanun ile 2003 yılına kadar ertelenen değişikliklerden biri de diğer kazanç ve iratların vergilendirilmesi ile ilgili yapılan değişikliklerdir. 4444 sayılı kanunla, Gelir Vergisi Kanununa geçici 56’nci madde eklenmiş ve 1999-2002 yılları gelirlerinin vergilendirilmesinde, aynı kanunun 80, 81 ve 82’nci madde hükümlerinin yerine geçici 56’nci madde hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla diğer kazanç ve iratların vergilendirilmesinde eskiye dönüş yapılmış olunmaktadır. Buna göre, bu yazımızda diğer kazanç ve iratların vergilendirilmesi hususu, 4444 sayılı yasayla yapılan değişiklikten sonraki hükümler çerçevesinde irdelenecektir.