Hatta biraz daha ilave edelim. Hem ÖTV’siz hem elektrikli hem yerli üretim hem de yerli marka bir otomobil?
Yazımızın başında öncelikli olarak belirtelim ki yazımızın konusunu yerli üretim otomobilden ziyade hayata geçirilmeye çalışılan “YERLİ MARKA OTOMOBİL” oluşturmaktadır. Yerli üretim ile yerli marka otomobili ayırmak gerek. Ülkemizde üretilen ilk yerli marka otomobil 1961’de üretilen “Devrim”[1]dir ki maalesef seri üretime geçirilememiştir. Seri olarak üretilen ilk yerli otomobil ise 1966’da üretimine başlanan “Anadol”[2]dur ve bu aracın üretimi 1984’e kadar devam etmiştir. Bugün geldiğimiz noktada ise Türkiye’de otomotiv sanayii 2018 yılında gerçekleştirdiği 1,5 milyondan fazla üretimi ile Avrupa’da 5., dünyada ise 15. sıradadır. Bu yazımızda piyasaya yeni girecek olan yerli marka otomobilin satışı için bir tüketici teşvik mekanizması önerilecektir. Nitekim tüketicinin teşvik edilmesi konusu bir süredir karar vericilerin de gündeminde.[3]
7186 sayılı kanunla Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen Geçici 12. madde şu şekilde:
“(1) 20/8/2016 tarihli ve 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 80 inci maddesi kapsamında teşviklerden yararlanmasına karar verilen ve bu kapsamda sera etkisi yaratan egzoz gazı salınımını tamamen ortadan kaldıracak teknolojilerin geliştirilmesi için münhasıran Türkiye’de gerçekleştirdikleri Ar-Ge faaliyetleri sonucunda geliştirdikleri elektrik motorlu taşıt araçlarını Türkiye’de imal eden mükelleflerin, destek kararında belirlenen kadarıyla, bu yatırımları dolayısıyla bu Kanunun 32/A maddesi kapsamında hak kazandıkları yatırıma katkı tutarını, söz konusu malların ilk iktisabı dolayısıyla 31/12/2035 tarihine kadar vergi dairesine ödenen özel tüketim vergisinin, takvim yılının üçer aylık dönemleri itibarıyla bu mükelleflere kısmen veya tamamen, nakden ya da vergi borçlarına mahsuben ödenmesi suretiyle kullandırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.
(2) Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
Bilindiği üzere bir süredir ülkemizin yerli marka bir otomobil oluşturma çabası var. Son yıllarda konu ile ilgili başta ilgili bakanların açıklamaları olmak üzere basında epey bir açıklama yer aldı. Sürece ilişkin gelişmeleri dipnotta yer alan sayfada bulabilirsiniz.[4] Uzunca bir süre alan “Babayiğit” arayışlarından sonra Mayıs 2018’de ortak girişim grubu için imzalar atıldı ve şirketin adı “Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu Sanayi ve Ticaret A.Ş.” olarak belirlendi. Anadolu Grubu, BMC, Kök Grubu, Turkcell ve Zorlu Holding’in payları %19’ar, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin payı da %5 olarak belirlendi.[5]Ağustos 2015’te dönemin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı binek modelin ay içinde açıklanacağını, SUV modelinin de Eylül 2015’te açıklanacağını ifade etmişti.[6]Nisan 2018’de yapılan açıklamada ise “Yerli otomobilin 5 modelle piyasaya girmesi ve üretim maliyetlerini düşürmek açısından 3 modelin aynı şasi üzerinde olması planlanıyor. Mesela bir sedan olacak, bir spor kullanım modeli SUV cinsi olacak, bir genel maksat aracı olacak. Araçlar, B ve C sınıflarında üretilecek. Türkiye’nin Otomobili, elektrikli olacak.” ifadeleri basında yer aldı.[7]3 aracın Sedan, HB ve SUV sınıfında yer alacağı dikkate alındığında yapılan seçimin yanlış olmadığını ifade etmek mümkün. 2019’un ilk 6 aylık satışlarına göre B/Hatcback (Opel Corsa, Renault Clio vb.), C/Sedan (Fiat Egea, Renault Megane vb.) ve C/SUV(Nissan Qashqai, Peugeot 3008 vb.) sınıfı araçların pazar payları sırasıyla % 16, % 38 ve % 18 düzeyinde. Sadece 3 kasa ile pazarın % 70’ten fazlasına hitap edilebilir. Basında yer alan son haberlere göre ise yerli otomobilin ¼ ölçeğindeki ilk örneğibakanla paylaşıldı ve yılsonunda da kamuoyu ile paylaşılması planlanıyor.[8] Çıkan haberler dikkate alındığında an itibariyle daha önce duyurulan tarihlerin oldukça gerisinde kalındığı açık. Ne derler, geç olsun da güç olmasın.
Gelelim yazımızın başlığında yer alan ÖTV’siz otomobilin nasıl olacağına. Bilindiği üzere, yatırımları artırmak içinkullanılan yöntemlerin en önemlilerinden biri de yatırımcıya vergi avantajı sağlanmasıdır. Kamuoyunda “süper teşvik” olarak bilinen Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi 6745 sayılı kanunun 80. maddesi ile mevzuatımıza girdi ve çoğunluğu Nisan-Haziran 2018 döneminde olmak üzere süper teşvikten yararlanacak firmalar ve yatırımlar açıklandı.[9] Açıklanan teşviklerin çoğu Türkiye’nin ithalatçısı olduğu ürünlerin yerli üretimini teşvik eden, yeni ihracat potansiyeli sağlayacak ve sonuçta ülkenin cari açığını kalıcı olarak azaltmayı hedefleyen projeler. Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen Geçici 12. madde ile de süper teşvikten yararlanacak yerli marka elektrikli otomobilin ÖTV’siz olarak (veya daha düşük ÖTV ile) tüketicilere sunulması ve bu yolla talep artışı sağlanması mümkün. Tabi teşvik sahibi üretici şirketin mâlî fedakârlığı ile.
Teşvik mekanizması nasıl işleyecek?
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesinde İndirimli Kurumlar Vergisi uygulaması yer alıyor. Burada yatırıma katkı tutarı ve yatırıma katkı oranı olarak iki temel değişkenbelirleniyor. Yatırıma katkı tutarı, indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle tahsilinden vazgeçilen vergi yoluyla yatırımların devletçe karşılanacak tutarını, bu tutarın yapılan toplam yatırıma bölünmesi suretiyle bulunacak oran ise yatırıma katkı oranını ifade ediyor. Örneğin yatırımcı 10 milyon TL tutarında yatırım yapacak ve yatırıma katkı oranı % 40 olarak belirlenmişse, yapılacak bu yatırımın 4 milyon TL’si devletçe karşılanacak anlamına geliyor. Tabi bunu yaparken devlet hazineden çıkarıp 4 milyon TL’yi yatırımcıya nakit olarak vermiyor. Bu 4 milyon TL’lik devlet katkısı, yatırımcının ilerleyen yıllarda devlete ödeyeceği kurumlar vergisinin indirimli olarak ödenmesi sureti ile sağlanıyor. Uygulamanın teknik ayrıntısı yatırıma ve yatırımcı şirketin durumuna göre farklılaşan şekilde birçok detay içermekle birlikte kısaca, önce yatırımcı fabrikayı kuracak, ürünü üretecek, satışı yapacak, bu faaliyetlerden kazanç sağlayıp vergi öncesi kârı oluşacak ve devlete kurumlar vergisi ödeyecek duruma gelecek ki işte devlet teşviki tam bu aşamada devreye giriyor. Yatırımcı bu aşamadan sonra ilerleyen yıllarda ödeyeceği kurumlar vergisini indirimli ödemek sureti ile bu 4 milyonluk devlet katkısını sağlamış, mahsup etmiş oluyor. Yapılacak yatırımın kısa sürede hayata geçirilip bundan kâr elde edildiği durumda yatırımcı açısından bu indirimli kurumlar vergisi uygulaması daha fazla anlam ifade ediyor. Ancak yerli marka otomobil projesi gibi bir projede üretilecek modelin belirlenme aşaması, teknik tasarımlar, fabrikanın fiili kurulum süresi, yapılması gereken yatırım bütçesinin büyüklüğü ve tüm bu aşamalardan sonra ürünün tüketici ile buluşturularak vergi öncesi kâr elde edilmesi ile indirimli kurumlar vergisinden yararlanılacak olması göz önüne alındığında, bu teşvik yatırımcı açısından önemini yitirebiliyor. Getirilen madde düzenlemesi ile bu durumun önüne geçilebilmesi amaçlanıyor ve indirimli kurumlar vergisi yoluyla sağlanacak yatırıma katkı tutarı, otomobillerin müşterilere teslim aşamasına çekiliyor. Bu aşamada otomobil satışları yolu ile devlete ödenmesi gereken özel tüketim vergisi, yatırımcının hak kazandığı yatırıma katkı tutarı karşılığında mahsup ediliyor. Kısaca üretici şirket, ilerleyen yıllarda mahsup edeceği (veya kârlı duruma geçemediği takdirde hiçbir zaman mahsup edemeyeceği) yatırıma katkı tutarını her bir araç satışı karşılığında ödenmesi gereken ÖTV yolu ile devletten daha erken mahsup edebilecektir.
Tüketicinin teşvik edilmesi modeli olarak, otomobilin müşteriye teslimi aşamasında yerli marka otomobil üreticisi şirket, devletten iade alacağı ÖTV’yi satış fiyatında indirim olarak (veya araç satışından birkaç ay sonra müşteriye iade şeklinde) müşterilerine yansıtabilir ve henüz pazara yeni girmiş olduğu ürününe talep artışı sağlayabilir.Üretici şirket yatırıma katkı tutarına mahsuben devletten alacağı ÖTV tutarını müşterilerine yansıtabilir ve aracı ÖTV’siz (veya düşük tutarda ÖTV ile) satabilir. Yapılan kanunî düzenleme ile yatırıma katkı tutarını ÖTV mahsubu yolu ile daha erken mahsup etme imkânına kavuşan üretici, bu mâlî avantajını tüketici ile paylaşıp kendi ürünü alacak müşterileri için ÖTV’siz (veya düşük tutarda ÖTV ile) otomobil sunabilir. Tabi burada müşteriler açısından “ÖTV’siz otomobil” şeklinde bir atıf yapıyoruz ama pek tabiki vergi tekniği anlamında bu otomobilde de ÖTV var, yalnızca üretici şirket tarafından müşterilerine yansıtılmayacağı için ÖTV tutarı kadar bir indirim söz konusu. Tıpkı zaman zaman reklamlarda gördüğümüz “KDV bizden” kampanyaları gibi. Yatırımcının bu aşamada esas kazancı ise ilk kez piyasaya girmiş olduğu ürününe potansiyel müşteri sağlanması yolu ile fabrika çarklarını çevirebilecek olması.Nitekim ürününüz ne kadar kaliteli, muadillerinden ne kadar üstün olursa olsun, ne kadar devlet destekleri sağlanırsa sağlansın bu ürünü piyasada satıp, finansal açıdan önce başabaş noktasına, sonrasında da yeni yatırım ve ürünleri besleyecek, firmanın ayakta kalmasını sağlayacak kârlılığa ulaşamadıktan sonra oluşturulmaya çalışılan yerli marka otomobilin yaşaması mümkün değil. Maddenin ikinci fırkası ile uygulamaya ilişkin usul ve esasların Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirleneceği tespit edilmiş. Usul ve esaslara ilişkin yapılacak düzenlemeye göre yerli marka otomobil üreticisinin tüketicileri teşvik amacıyla ÖTV’siz (veya düşük tutarda ÖTV ile)otomobil teslimi konusunda kendi veya tüketiciler lehine esneklik sağlaması mümkün olabilecektir. Bunu ürünün piyasaya sürüleceği zaman oluşacak olan pazar koşulları, elektrikli otomobil teknolojisinin geldiği seviye, üretim maliyetleri, yeni markanın hayatta kalması için hedeflenen satış hacmi vb. gibi değişkenler belirleyecektir.
Burada akla elektrikli araçlar üzerinden alınan ÖTV oranının halen düşük oranda olduğu, dolayısıyla tüketicilere sağlanacak bu ÖTV teşvikinin etkisiz olabileceği düşünülebilir. Evet, halen elektrikli otomobiller üzerindeki ÖTV oranı düşük olmakla birlikte, yerli marka otomobilin piyasaya sürüleceği dönemde bu teknolojinin gelişerek üretim maliyetlerinin aşağı çekileceğini, halen kullanmakta olduğumuz benzinli ve dizel motorlu araçların seviyesine yaklaşacağını varsaydığımızda, yani otomobil pazarının artık elektrikli otomobillere kaymaya başladığı durumda, devletin yeni otomobil satışından elde edeceği ÖTV gelirinden mahrum kalmamak adına elektrikli otomobillerden alacağı ÖTV oranını artırma ihtimali çok yüksek. Dolayısıyla o gün geldiğinde satış fiyatı içerisinde ÖTV’nin yüksek tutarda olacağını ve bunun da tüketici kararlarını yerli marka otomobil lehine etkileyeceğini beklemek mümkün. Böylelikle yeni araç satışlarından elde edilecek ÖTV tahsilatı tatmin edici durumda devam ederken bir taraftan da yerli markaya destek çıkılmış olunacak.
Yerli Marka Otomobile Gerek Var Mı?
Türkiye’nin mevcut durumdaki otomotiv sanayisi ile Avrupa’da 5., dünyada ise 15. sırada olduğunu belirttik. Ayrıca en çok ihracat yapan sektör durumunda ve doğrudan ve dolaylı olarak sağladığı istihdam ile de ekonomimize önemli katkılar yaptığını düşündüğümüzde bu aşamada yerli marka bir otomobile gerek var mı diye bir soru akla gelebilir. Bu sorunun cevabı için Prof. Dr. Murat YÜLEK tarafından yazılmış Ulusların Yükselişi adlı kitaba bir göz atmakta fayda var. Kitapta otomotiv sektörü ve Türkiye’nin durumu hakkında aşağıdaki tespitler yer alıyor:
“… otomobil, cep telefonu veya giyim sektörlerindeki taşeron üreticiler çok az kazanırken asıl kazanç marka ve teknoloji sahibi olan ve değer zincirini kontrol eden ana üreticiye gider. Diğer bir deyişle; ürün farklılaşması, patentli teknoloji veya patent koruması gibi bir tekelci rekabet stratejisi ile birleşmediği sürece imalat nispeten az değer üretir...”[10]
“Dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip olan Türkiye, 2012 yılında toplam 1,3 milyon üretimde kayda değer bir otomobil sanayisine sahipti. Ancak üretimin tamamı Ford, Renault, Fiat ve Toyota gibi küresel markalar adına yapılmıştı. Üretici şirketlerin ortaklık yapılarında uluslararası firmalar çoğunluk hisselerine sahipti. Bu şirketler ve üretimin yapıldığı fabrikalar çoğunlukla marka sahibi şirketlerin kontrol ettiği küresel değer zincirinin (global value chain) parçasıydı.
Sonuçta, Türk otomotiv sektörünün (yedek parça sanayii dışında) ülkenin toplam GSYH'sine katkısı % 1'in altında kaldı. Ayrıca, yabancı yatırımcıların, şirket kârlarının önemli bir kısmını yurtdışına çıkartması da üretimin yapıldığı ülkede kalan katma değeri azalttı. Sektör (yedek parça ihracatının dışında) en büyük otomobil ihracatçıları arasında olmasına rağmen önemli miktarda net ithalat gerçekleştirdi. Bu durum sanayi politikaları vasıtasıyla otomobil üretimini büyüten Güney Kore’yle tezat oluşturuyordu. 1970'lerde Güney Kore sektörde yerli markalaşmaya, yerli teknolojiye ve Kore merkezli değer zincirleri oluşturmaya öncelik vermişti. Bu politikalar ileride ülkeye önemli oranda katma değer ve net ihracat geliri sağladı.”[11]
Kitapta da ifade edildiği gibi, çok uluslu şirketlere ait yabancı markalar ülkemizde önemli ölçüde üretim yapıyor, ihracat geliri ve istihdam sağlıyor olmakla birlikte otomotiv sektöründe marka, patent ve gayrimaddi haklara sahip olmamamız nedeniyle net katma değer olarak bu topraklarda fazla bir şey kalmıyor. Elde edilen üretici şirket kârları da markanın ait olduğu ülkeye kâr payı ödemeleri yolu ile transfer ediliyor. Uzunca zamandır konuşulan yerli üretim Altay tankını yürütecek bir motor bulamamamızın altında da yerli markaya dayanan otomotiv sanayimizin olmaması yatıyor. Dileğimiz yerli marka otomobilin hayata geçerek elde edilecek bilgi birikiminin ülkemize daha fazla katma değer sağlaması.
Güzel Türkçemize Sahip Çıkmak
Madde metninde maalesef “salım” kelimesi yerine “salınım” kelimesi kullanılmıştır. Türk Dil Kurumu’na göre salım, aslı Fransızca’dan gelen “émission” kelimesinin karşılığı olan “çıkarma, ortaya çıkarma, sürüm” anlamındadır. Salınım ise “düzenli olarak hep aynı konumlardan aynı hızla geçen bir nesnenin hareketi, raks” anlamındadır (örneğin,hepimizin bildiği sarkaçlı duvar saatinin altında yer alan cismin hareketidir salınım). Yani madde metni “… egzoz gazı salınımını tamamen ortadan kaldıracak …” yerine “… egzoz gazı salımını tamamen ortadan kaldıracak …” şeklinde olmalıdır.İşin daha da acısı böyle bir dilbilgisi yanlışının Plan ve Bütçe Komisyonu ve Meclis Genel Kurulu’ndan bu hali ile geçmesi ve yanlış bir şekilde yasalaşması. Hâlbuki bu yanlış PBK’nın mühendis kökenli üyesi İzmir milletvekili Kamil Okyay SINDIR tarafından komisyonda dile getirilmişti.[12]Dil, millet için millî benliğin, millî anıların, duyguların ve düşüncelerin, bütün maddi ve manevi değerlerin ortak hazinesi, milleti oluşturan fertleri bir arada tutan bir bağdır. Dilimize sahip çıkmaktan ve onu doğru kullanmaktan başka yolumuz yok!
[1]http://www.devrimarabasi.com (erişim tarihi: 27.08.2019)
[2]https://bilgifenerim.com/anadol-turkiyenin-ilk-seri-uretilen-yerli-otomobili (erişim tarihi: 27.08.2019)
[3]https://www.cnnturk.com/ekonomi/turkiye/yerli-otomobil-icin-tuketiciye-tesvik-verilecek (erişim tarihi: 24.09.2019)
Dönemin Sanayi Bakanı’nın açıklaması: “…Piyasada oluşan bir fiyat var. O fiyat aralığına girmek için üretim ve tasarım maliyetlerinizde zorlamalar yapmanız gerekiyor. Bu aşamada birincisi, tüketiciyi canlandıracak, tüketici için otomobilin cazibesini artıracak bir teşvik sistemi olacak…”
[4]https://www.webtekno.com/yerli-otomobil-h69120.html (erişim tarihi: 27.08.2019)
[5]https://www.tobb.org.tr/Sayfalar/Detay.php?rid=23418&lst=MansetListesi (erişim tarihi: 27.08.2019)
[6]https://www.timeturk.com/bakan-isik-yerli-otomobilleri-bu-ay-tanitacagiz/haber-40629 (erişim tarihi: 27.08.2019)
[7]https://www.sekizsilindir.com/2018/04/yerli-otomobil-segment-kasa-tipleri.html (erişim tarihi: 27.08.2019)
[8]http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/yerli-otomobilin-prototipinin-ilk-modeli-ilk-kez-sergilendi-41294488 (erişim tarihi: 27.08.2019)
[9]https://www.dunya.com/ekonomi/super-tesvikten-yararlanacak-firmalar-belli-oldu-haberi-410809 (erişim tarihi: 27.08.2019)
[10][10] Yülek, Murat, Ulusların Yükselişi, 1. Baskı, Mart 2019, İstanbul, sayfa 184
[11]Yülek, Murat, Ulusların Yükselişi, 1. Baskı, Mart 2019, İstanbul, sayfa 186, 187
[12] 11.07.2019 tarihli Plan ve Bütçe Komisyonu Tutanakları