Katma Değer Vergisi’ni (KDV’yi) ve KDV olarak adlandırılmamakla birlikte KDV’nin ana sistemine göre çalışan dolaylı vergileri (mal ve hizmet vergilerini) uygulayan ülke sayısı günümüzde çok artmıştır. Bu gelişme koşutunda uluslararası işlemler geçmişe oranla daha geniş şekilde bu vergilere tabi tutulur hale gelmiştir.
Ülkelerin, özellikle hizmetlerin ve gayri maddi değerlerin uluslararası ticaretinde vergileme hakkının ait olduğu ülkeyi belirlemede farklı kurallar uygulaması ya da aynı kurallara sahip olmakla birlikte bunları farklı şekilde yorumlayarak uygulamaya yön vermesi aşağıdaki riskleri doğurmaktadır:
- KDV alanında çifte vergilendirme.
- Bazı uluslararası işlemlerin istenmeyen bir şekilde vergilendirme kapsamı dışında kalması ya da daha düşük seviyede vergilenmesi.
- Uluslararası ticaretin ve bu alandaki rekabetin bozulması, bu bozulmaya bağlı olarak uluslararası ticari faaliyetlerin ve dolayısıyla ekonomik büyümenin engellenmesi.
Bu riskleri azaltmak adına, OECD, uluslararası ticaretin KDV’ye tabi tutulmasında uyumlu uygulamalar için üzerinde uluslararası düzeyde uzlaşılmış ilke ve standartlar oluşturma arayışında ve çabasındadır. Bu kapsamda, OECD, “KDV Rehberi” hazırlamıştır. Rehber iki konuda standart içermektedir.
Birinci standart, KDV’nin uluslararası ticaret hususunda tarafsız (nötr) bir vergi olarak uygulanmasını sağlamaya yöneliktir. Söz konusu standart şu ilkeleri içinde barındırmaktadır:
- KDV, işletmeyi değil nihai tüketiciyi vergilendirmeyi hedeflemelidir (indirim mekanizmasının işletilmesi suretiyle verginin bütün yükünün nihai tüketiciye transferi).
- Aynı işlemleri gerçekleştiren aynı durumdaki işletmeler aynı düzeyde vergi ödemelidir.
- İşletme kararları üzerindeki ana etkileyici unsur KDV olmamalıdır; KDV kuralları bunu sağlayacak şekilde tasarlanmalıdır.
- Vergilenme düzeyi bakımından yabancı işletmeler KDV’yi tahsil edecek ülkedeki yerli işletmelere göre daha avantajlı ya da dezavantajlı konumda olmamalıdır.
- Ülkeler, ödedikleri KDV’nin işletmeler üzerinde yük olarak kalmamasını sağlayacak çeşitli önlemleri almalıdır.
Rehberin içerdiği ikinci standart ise, ticari işletmeler arasında gerçekleşen uluslar arası hizmet ve gayri maddi değer ticaretinde, vergileme yetkisinin nerede olacağının belirlenmesine ilişkin kurallar getirmek suretiyle, ortak bir KDV uygulaması yaratmayı amaçlamaktadır.
İkinci standart aşağıdaki ilkeleri içinde barındırmaktadır:
- Hizmet ve gayri maddi değerlerin uluslar arası ticaretinde KDV hizmetin ya da değerden yararlanılan ülke mevzuatına göre KDV’ye tabi tutulmalıdır.
- İşletmeler arasında gerçekleşen hizmet ve gayri maddi değerlerin uluslar arası ticaretinde, KDV’yi alma hakkı müşterinin yerleşik olduğu ülkeye aittir. Müşteri birden fazla ülkede yerleşikse, vergileme hakkı, hizmetten (ya da gayri maddi değerden yararlanan kuruluşun yerleşik olduğu ülkeye aittir.
- Müşteri ve müşterinin kimliği (sunulacak hizmetin taraflarını, bu hizmetle ilgili olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini içeren ve üzerinde mutabık kalınan) sözleşmeye göre belirlenir.
Söz konusu rehber, geçen Nisan ayında Tokyo’da ikincisi yapılan, KDV konulu OECD Global Forumu’nda tartışmaya açılmıştır. Tartışmalar söz konusu rehberin onaylanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu gelişme koşutunda, ülkelerin KDV kurallarını ve idari uygulamalarını değerlendirir ve geliştirirken söz konusu rehberi referans alması beklenmektedir.
Ayrıca, OECD, izleyen proje olarak, KDV Rehberi’ni nihai tüketiciye sınır ötesinden yapılan satışları da kapsayacak şekilde genişletecek. Özellikle internet üzerinden yapılan satışların artmasına bağlı olarak önemi büyüyen bu konuda gerekli çalışmalar devam etmektedir. (Ayrıntılı bilgi için Bknz. www.oecd.org/tax/consumption/vat-global-forum.htm).