Bilindiği üzere vergi, devletin kamu harcamalarını karşılamak amacıyla kanuna dayanarak ve usulüne uygun olarak, gerçek ve tüzel kişilerden, hukuki cebir altında, karşılıksız ve geri vermemek üzere aldığı paralardır (DPT 2000:7). Bu bakımdan alınacak vergilerin yada daha genel bir ifadeyle vergilemenin, ne tür iktisadi-toplumsal temeller üzerine oturtulacağı konusunda değişik düşünceler olmakla birlikte optimal vergileme yaklaşımı şu üç ilke üzerinde yoğunlaşmaktadır (Alm 1996:117). 1) Etkinlik: Piyasa mekanizmasının kaynakları en etkin şekilde tahsisi neticesinde refahın en üst düzeye çıkacağı ve kaynak israfının en az olacağına işaret eder. 2) Eşitlik: Mükelleflerin gelirleri ile orantılı vergi ödemelerine işaret etmekle birlikte literatürdeki en tartışmalı konuların başında gelmektedir. 3) Basitlik: Mükelleflerin vergi sistemini kolayca kavrayabilecekleri ölçüde anlaşılır olmasını ifade eder. Bu bakımdan kamu ekonomisindeki en merkezi sorun, belli bir vergi hasılatı yaratması beklenen bir verginin, bireylere eşit bir şekilde davranılarak (eşitlik ilkesi), iktisadi kararlara minimum düzeyde müdahale ederek (etkinlik ilkesi) ve mükelleflere ve idareye aşırı maliyetler yüklemeyecek şekilde (basitlik ilkesi) nasıl oluşturulacağıdır (Alm 1996:117). Diğer bir deyişle optimal vergilemenin temel çabası, etkinlikle ve eşitlikle uyumlu olmak kaydıyla, mümkün olan en az aşırı yükle, en fazla vergi hasılatının elde edilebilmesi için basit bir vergi sisteminin nasıl düzenleneceğidir (Mirrless 1994:226). Bununla birlikte bir verginin sahip olması gereken bu ilkelerin, aralarında bir değişim oranı olduğu da bilinen bir gerçektir (Slemrod 1985:66). Diğer bir deyişle vergilemede eşitliğe yönelik yapılacak her değişikliğin, bir etkinlik maliyeti olduğu, basitlik ilkesinden uzaklaşılmasına ve sistemin karmaşıklaşmasına yol açtığı görülmektedir(Kaplow 1996:138). Bu çalışmada vergi sisteminde eşitliğe ve basitliğe hizmet edecek olan Özel Tüketim Vergisi(*) (ÖTV) incelenmektedir.