İşletmelerin finansal açıdan temel amacı işletme değerini maksimum kılmak için faaliyet ve işlemlerde bulunmaktır. Birçok işletme belirtilen temel finansal amacına ulaşmak için çeşitli yöntemlere başvurmaktadır. Bunlardan birisi de ihtiyaç duyduğu sermayeyi en az maliyetle şirket bünyesine çekmek olacaktır. Genel olarak bu noktada şirketlerin karşısında iki yol bulunmaktadır. Birincisi; sermaye artırım yoluyla şirket ortaklarından tedarik etme (veya yeni ortakların oluşması), ikincisi ise; üçüncü kişilerden özellikle, finans kuruluşlarından borç alma yoluyla yabancı kaynakların şirket bünyesine girmesidir. Ülkemizin ekonomik şartları ve şirket yapıları göz önüne alındığında şirketler topluluğu olarak değerlendirilen grup şirketlerin optimal sermaye yapısını oluştururken ilişkili olan ortak ya da iştiraklerinden borç aldığı görülmektedir. Bu noktada ilişkili olan kişilerden alınan borçlar, bir başka ifade ile finansal açıdan ortaklardan alınan borçların karşılığında ödenen faizler bulunmaktadır. Bu noktada vergi kanunlarımızda sermayenin üç katını aşan borçları örtülü olarak şirket bünyesine konulan sermaye olarak değerlendirilmiştir ve bunun karşılığında ödenecek faizler ise dönem sonu itibari ile dağıtılmış kar payı olarak hüküm altına alınmıştır. Aynı şekilde emsallere aykırı şekilde borçlanılması durumunda ise hazine zararının bulunması şartı ile kazancın örtülü dağıtıldığı kabul edilmiştir.
The main financial purpose of businesses is to carry out activities and transactions to maximize the value of the business. Many businesses resort to various methods to achieve their main financial purpose indicated. One of these methods would be to draw the capital it needs to the business with the least cost possible. At this point, companies usually have two options. First is providing it from the company’s shareholders by way of capital increase (or acquisition of new shareholders) and the second is to incorporate foreign sources within the body of the company especially by way of borrowing from financial institutions. Considering our country’s economic conditions and company structures; group companies regarded as conglomerates are seen to be borrowing from their affiliates or related shareholders while creating their optimal capital structure. At this point, there is interest to be paid in return for borrowing from related parties; in other words, from financial shareholders. Accordingly, our tax laws regard borrowings which exceed three times the capital as capital incorporated in a concealed manner into the body of the company and the interest to be paid in return is ruled to be profit share distributed as of the end of period. Likewise, in case of borrowing which is not in line with comparables, the earnings are considered to be distributed in a concealed manner provided that there are no treasury losses.