Dünyada ve ülkemizde her geçen gün kurumlaşmanın önem kazandığı ve yaygınlaştığı görülmektedir. Kurumlar vergisi mükellefleri arasında yer alan sermaye şirketlerinin kaynaklarının temelini oluşturan ortaklardan soyutlanmış bağımsız bir kişiliğe sahip olmaları; onların yönetim kurulları ya da yöneticileri yoluyla üçüncü kişiler ile olduğu kadar, ortakları ile de mali, hukuki ve ekonomik ilişkiler kurabilmelerine de olanak sağlamaktadır. Kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan kurumların elde ettikleri kazançların kurumlar vergisine tabi tutulduktan ve diğer kanuni yükümlülükleri yerine getirildikten sonra ortaklara dağıtılması normal kar dağıtımıdır. Bazı durumlarda ise elde edilen karlar dolaylı yollarla, kurumlar vergisine ve diğer yükümlülüklere tabi tutulmadan dağıtılmaktadır. Bu dağıtım pay sahiplerine (payları nispetinde veya farklı) olabileceği gibi başka kişilere de olabilir. Kanun koyucu bu durumu örtülü kazanç dağıtımı olarak tanımlamıştır. Sermaye şirketlerinin esas amacı ortaklarına kar sağlamak, mümkün olduğu kadar ortakların karlarını maksimize etmektir. Asıl amacı kar elde etmek ve bunu ortaklarına dağıtmak olan kurumların dönem mali bilançosuna göre oluşan kazancı kurumlar vergisine tabi olacaktır. Bu bilançonun hazırlanmasındaki esas amaç, devletin alacağı vergiyle ilgili matrahın vergi kanunlarına göre eksiksiz tespit edilmesidir. Eksiksiz olarak tespit edilen matrah üzerinden kurumlar vergisi hesaplandıktan ve ihtiyatlar ayrıldıktan sonra kalan kazanç ortaklara dağıtılabilir. Bu kar dağıtımı açık kar dağıtımı veya normal kar dağıtımı olarak isimlendirilir. Bu dağıtım şekli, kurumun cari dönemde kar elde etmesine veya geçmiş dönemlerden gelen dağıtılmamış karlarının bulunması koşuluna bağlıdır. Bazen kar sağlamak yasaların izin verdiği şekilde açık bir biçimde olmayıp, dolaylı yollardan ortakların menfaatini gözetmek veya onlara ödeyecekleri vergiden tasarruf ettirmek biçiminde de görülebilir.