Küreselleşme, ülke ekonomilerinin dünya ekonomisine entegrasyonudur. Küreselleşme çatısı altına sığınan ülkeler arasında malların, hizmetlerin, sermayenin ve işgücünün serbest dolaşımı söz konusudur. Ortak Pazar adı altında oluşturulan bölgesel entegrasyonlar, küreselleşme zincirinin ilk halkasını oluşturmaktadır. Tarihin seyri içerisinde dünyanın çeşitli bölgelerinde globalleşme girişimleri olmuştur. Söz konusu süreç en çok Avrupa’da başarılı olmuş ve bugün ortak para birimi EURO’nun kullanıldığı Avrupa Birliğini ortaya çı- karmıştır. Bugün küreselleşmeden söz edildiğinde akla ilk olarak Avrupa Birliği gelmektedir. Avrupa Birliği üyesi ülkeler her ne kadar bu birliği pekiştirmeye çalışsalar veya pekiştirmeye çalışıyor gibi görünseler de aslında, birbirlerine birlik içersinde bir üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu olgu en çok Almanya ve Fransa açısından söz konusu olmakta ve küreselleşmenin temel mantığına ters düşmektedir. Ülkelerin birbirlerine üstünlük kurmada en sık başvurdukları metotlardan birisi de teşvik uygulamalarıdır. Teşvik tedbirleri esasen, karşımıza etkisini uzun dönemde gösteren yatırım teşvikleri ve etkisi kısa dönemde görülen ihracat teşvikleri şeklinde çıkmaktadır. Bu çalışmada, önce ihracat teşvikleri genel olarak ele alınacak ve daha sonra AB deki ihracat teşviklerine genel olarak değinilerek bu amaçla kullanılan teşvik araçları incelenecektir. Küreselleşen Avrupa’daki ihracat teşviklerinin AB üyesi ülkelerden bir kısmındaki uygulamalar yönünden ele alınmasıyla, teşvik politikalarının Küreselleşmeye ters düşmesi nedeniyle, AB’nin Globalleşme süreci için “ideal bir model” olmadığı kanıtlanmaya çalışılacaktır.