Son zamanlarda ülkemizde dövizdeki düşüş yönündeki hareketler, dövizin yükselmesi yönündeki hareketlere alışmış halkımızı şaşkına çevirirken, ihracatçıları ise isyan ettirmiştir. Merkez Bankası’ na “aşırı” değerli para politikası dolayısıyla hükümet de dahil birçok çevreden baskılar gelmiştir. Merkez Bankası baskılara bir süre dirense de sonuçta kotasyonlarda yaklaşık iki puanlık bir indirim sağlamıştır. Ancak, fikrimizce bu indirim piyasanın talebi doğrultusunda yapılmamış, Merkez Bankası bu indirimin gerekli olduğuna inandığı için yapmıştır. Merkez Bankası’nın gerçekleştirdiği faiz indiriminden bu yana geçen süredegündeme gelen tartışmalara bakıldığında, bazı alışkanlıklardan kurtulmanın ne kadar güç olduğu kolayca anlaşılmaktadır. Zira, bir takım çevreler bu faiz indirimi sonrası bekledikleri gerçekleşmeyince, döviz kurlarına yönelik bir operasyon beklentisini de dile getirmeye başlamışlarıdır. Türkiye, yıllarca kontrollu kur rejimine o kadar alıştırılmış ki, piyasanın “dalgalı kur” rejimine geçişi hala dönüşü olmayan bir kur rejimi olarak algılanmamaktadır. Türkiye’de iş dünyası ve tasarruf sahipleri pozisyon alırken, devletin kâr garantisi vermesini bekliyormuş gibi davranmaktadırlar. Bu nedenle, dalgalı kur rejimine geçişin üzerinden 2 yıl geçmiş olmasına rağmen, yıllardır böyle bir kur riski taşımamış olan çevreler, piyasada vadeli döviz işlemleri gibi, kur riskinin telafi edilmesini sağlayacak yöntemler olduğu halde, hala dalgalı kur rejimine tepkilerini sürdürmektedirler. Bu yazımızın konusunu, 2 yıldır uygulanan dalgalı kur rejimi ve buna paralel uygulanan faiz politikası oluşturmaktadır. Ayrıca, yazımızda bu politikaların Türkiye ekonomisinin orta ve uzun vadeli istikrarına katkısı irdelenmektedir.