Ticari hayatta varlıklarını sürdürmek isteyen işletmeleri bekleyen risklerden biri de hırsızlık olaylarıdır. Hırsızlığa karşı işletmeler sigorta, özel güvenlik sistemleri v.b. tedbirler alarak ek bir maliyete katlanmaktadırlar. Ticari işletmeler, bu şekilde kendilerini güvenceye almakta ve öngöremedikleri zararları katlandıkları bu maliyetlerle minimuma indirgemeye çalışmaktadırlar. Hırsızlığa karşı katlanılan maliyetler (Sigorta v.b. giderler) ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilmesine karşın iktisadi işletmelere dahil malların çalınması halinde çalınan mal bedellerin gider veya zarar olarak ticari kazançtan indirilip indirilemeyeceği konusu, vergi hukukunun bugüne kadar vergi idaresince ya da vergi yargısınca çözümlenememiş ihtilaflı konulardan birisini oluşturmaktadır. Her ne kadar idarenin konuya yaklaşımı tutarlı bir görüş çerçevesine oturmuşsa da yargının konuya ilişkin farklı kararları mevcuttur. Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. Maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilecek giderler, 41. maddesinde ise indirilemeyecek giderler belirtilmiş ancak, çalınan mal bedellerine her iki kanun maddesinde de yer verilmemiştir. Buna benzer bir durum da Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yer almaktadır. KVK’nın 14. maddesi kurum kazancının tespitinde indirilecek giderleri, 15. maddesi ise indirilemeyecek giderleri düzenlemiş olmasına rağmen çalınan mal bedellerine burada da yer verilmemiştir. İş hayatının bir başka boyutu ve gerçeği olan bu hırsızlık olaylarının vergisel açıdan değerlendirilmesi bu yazının konusunu oluşturacaktır.