Sanayi devrimi öncesinde toplumlar daha ziyade kendi kendine yetebilecek kadar üretim yapabilen tarım toplumu hüviyetinde idiler. Pazar ekonomisinin gelişmediği bu dönemde insanlar, hayatlarını devam ettirebilmek için ekonomik faaliyette bulunuyorlardı. Sanayi devrimi ile birlikte bu anlayışta bir de-ğişiklik olmuş, iktisadi faaliyet bir araç olmaktan çıkarak, amaç haline gelmiştir. İnsanlar daha müreffeh yaşamak, daha çok kar etmek ve para kazanmak için teknolojiyi devreye sokarak daha çok üretmenin yollarını aramıştır. Bu tarihsel dönüşüm içerisinde insanlar, üretim sürecinde emek, sermaye ve doğal kaynakları ön plana çıkararak, modern sanayi toplumunun oluşumunu sağlamışlardır. Fakat günümüzde, son derece hızlı değişen ve her değişimin işletmeleriderinden sarsacak kadar önemli olduğu yeni yönetim ilkeleri keşfedilmektedir. İletişim teknolojilerinin ve bilgininakışkanlığının takip edilemeyecek ölçüde gelişmesi, bilgiyi de bir üretim faktörü olarak emek, sermaye ve doğal kaynakların yanına koymaktadır. Üretilen yeni teknolojiler, sınai mamulden çok, sınai mamul üretimini kolaylaştıracak bilgiyi üretmektedir. Doğru, rafine edilmiş ve kullanılır hale getirilmiş bilgi, rekabette fark yaratan başlıca etken olmakta, bilgiyi üreten ve daha verimli kullanan işletmelerrakiplerine karşı önemli rekabet avantajları sağlamaktadır. Küreselleşen dünyamızda güçlüşirketlerin tanımlanması da değişmekte, en büyük maddi ve finansal varlıklara sahip şirketlerin yerini, bilgi ve insan faktörünü en etkin biçimde kullanabilen şirketler almaktadır. Sanayi toplumu yerini bilgi toplumuna bırakmaktadır. Bunun paralelinde, sanayi toplumunun odak noktasında yer alan finansal sermaye yerini, “patent, lisans hakkı, marka, know-how, işletme adı ve müşteri sadakati” gibi kavramlarla somutlaştıran “entelektüel sermaye (intellectual capital)” ye bırakmaktadır. Entelektüel sermaye, işletmelerin maddi varlıkların ötesinde maddi olmayan varlıklarla daha fazla değer yaratabileceklerini vurgulayan bir konudur. En basit şekliyle, işletmelerin defter değerleri ile piyasa değerleri arasındaki fark olarak tanımlanan entelektüel sermaye, işletmeler tarafından ölçülmemekte ve mali tablolara yanstılmamaktadır. Bu kapsamda yapılan bu çalışma 6 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; entelektüel sermayeye ortam hazırlayan bilgi toplumu ve bilgi ekonomisi açıklanmıştır. İkinci ve üçüncü bölümlerde; entelektüel sermayenin tanımı ve unsurları anlatılmış, dördüncü bölümde de entelektüel sermayenin ölçülmesi ve raporlanması konuları incelenmiştir. Çalışmanın beşinci bölümünde; entelektüel sermayenin yönetilmesi konusu işlenmiş olup son bölümde de, entelektüel sermayenin mali tablolara yansıtılması konusu değerlendirilmiştir.