Vergi Usul Kanunu’nun 288’inci maddesine göre, hasıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilemeyen ve teşebbüs için bir borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadıyla, hesaben ayrılan meblağlara karşılık denir. Bankaların ve özel finans kurumlarının asli fonksiyonlarından biri, topladıkları fonları kredi olarak kullandırarak reel ekonominin finansman ihtiyacını karşılamaktır. Bankalar kullandırdıkları kredilerin tahsilini çeşitli şekillerde teminat altına almaya çalışmaktadırlar. Ayrıca bu krediler içi karşılık ayırma yolunu seçmektedirler. Nitekim, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 11’inci maddesinin 12 numaralı bendinde, bankaların, kredileri ile diğer alacaklarından doğmuş veya doğması beklenen ancak miktarı kesin olarak belli olmayan zararlarını karşılamak amacıyla karşılık ayırmak zorunda oldukları belirtilmiştir. Aynı bentte, karşılık ayrılacak kredi ve alacakların nitelikleri ile karşılıklara ilişkin esas ve usullerin Bakanlar Kurulu Kararıyla düzenleneceği ve bu karşılıklardan Bakanlar Kurulunun belirlediği esaslar çerçevesinde teminatsız kalan kredilere tekabül eden kısmın, ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edileceği vurgulanmıştır. Bankalar Kanunu’nda yapılan bu düzenlemenin, Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yapılan düzenlemeler kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Biz aşağıda bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra Bankalar Kanunu’nda düzenlenen ve kurum kazancının tespitinde dikkate alınması mümkün olan diğer giderler üzerinde duracağız.