Anayasamızda tanımını bulan sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak devletin çeşitli görev ve sorumlulukları mevcuttur. Sosyal devletin en önemli görevlerinden birisi vatandaşlar için sosyal güvenlik kurumlarının oluşturulması ve sağlıklı işlemesini sağlamaktır. Çağdaş siyasal ve ekonomik sistemlerde devlet kurumu, sosyal devletin gereklerini yerine getirirken bir takım araçlardan yararlanır. Bu araçların başında maliye politikasının en önemli dinamiği olan “vergi” gelir. Ülkemizde sosyal güvenlik kurumu olarak memurlar için Emekli Sandığı, işçiler için Sosyal Sigortalar Kurumu ve bağımsız çalışanlar için Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (Bağ-Kur) mevcuttur. Bunlar devletin gözetim ve denetimi altında olan kamusal kurumlardır. Ayrıca özel sektör tarafından da bireysel emeklilik ve şahıs sigortaları gibi sosyal güvenlik kurumları oluşturulmuştur. Bu kurumlar özel hukuk kurallarına göre varlığını sürdürmektedirler. Sosyal güvenlik kurumlarının sadece sosyal boyutu değil aynı zamanda ekonomik ve mali boyutu ve uzantıları vardır. Sosyal güvenlik kurumlarına mensup olanların bu kurumlardan elde ettiği gelir veya sair menfaatler vergi mevzuatının gelir boyutunu ilgilendirirken, aynı zamanda bu kurumlara kesenek ve prim gibi yapılan ödemeler gider boyutuyla vergi mevzuatının kapsamına girmektedir. Bu çalışmamızda Bağ-Kur’a giriş keseneği ve prim veya katkı payı ödemesinde bulunan vergi mükelleflerinin, bu giderlerini 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu (G.V.K.) ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu (K.V.K.) yönünden ne ölçüde kanunen kabul edilen gider olarak dikkate alıp alamayacakları ve beyanname üzerinden indirim konusu yapılıp yapılamayacağı ele alınacak ve uygulamada tereddüde düşülen konularda netlik sağlanması bakımından açıklamalarda bulunulacaktır.