Bilindiği üzere 4369 sayılı Kanun’un 52. maddesiyle Geçici Vergi uygulaması gerek gelir vergisi gerek kurumlar vergisi mükellefleri bakımından esaslı bir değişikliğe tabi tutulmuştur. Kamuoyunda 4369 sayılı Kanuna yönelik olarak yapılan eleştirilerin odak noktası haline getirilen geçici vergi uygulamasının mükelleflere ne getirip götürdüğü kadar modern vergicilik yaklaşımı yönüyle de değerlendirilmesi gerekmektedir. Yeni getirilen uygulama bir bakıma eski uygulamaya 3946 sayılı Kanunun 24. maddesiyle eklenen ve ihtiyarilik taşıyan üçer aylık vergilendirme dönemi sistemini zorunlu hale getirmiştir. 3946 sayılı Kanunun belirtilen hükmüyle yapılan değişikliğin amacını kazanılmayan kazancın vergisini ödemeye olan yoğun tepkinin yumuşatılması oluşurmaktaydı. Tüm mükelleflerin haklı olarak yaptığı bu eleştiriye rağmen, çok az mükellefin ihtiyarilik hakkından yararlandığı görülmüştür. Yapılan araştırmalar, üçer aylık bilançoları nı çeşitli sebeplerle çıkarmak zorunda olan mükelleflerin dahi bu ihtiyarilik haklarından yararlanmadıkları ve eski yıl kazançları üzerinden geçici vergi beyan etmeyi tercih ettiklerini göstermektedirler. Bunun nedenini mükelleflerin ilk üç dönemdeki bilançolarını çeşitli saiklerle olduğundan iyi gösterme gayreti içinde olmaları olarak değerlendirebiliriz. Düzenli olarak hesaplarını dönem içinde belirlemeyen mükellefler ise hesap dönemi sonlarında yapabildikleri düzenlemeleri ve hesaplarla oynama imkanlarını ellerinden kaybetmemek düşüncesiyle ihtiyarilik haklarından yararlanmamışlardır. Esas itibariyle geçici verginin ekonomik anlamda çok büyük yükler getirdiği iddialarının mesnedini yukarıda belirttiğim nedenler oluşturmaktadır. Kazancın doğru olarak beyan edilmesi varsayımı altında yeni getirilen sistemle daha ağır bir yükün ortaya çıktığından bahsedilemeyecektir. En azından ödeme gücü olmayabilen bir mükellefin geçmiş yılda gösterdiği performansı nedeniyle adeta cezalandırılması sözkonusu olmayacaktır. 4369 sayılı Kanunun 52. maddesiyle G.V.K.’nun Mükerrer 120.maddesinde yapılan değişiklikler dikkatlice irdelenirse, madde hükmünde esasların açıkça belirlendiği ve bu konuda Maliye Bakanlığı’na sistemin esasları nı zorlayıcı bir yetki verilmemesi gerektiği açıktır. Nitekim maddenin son fıkrasında geçici vergi uygulamasının yalnızca usullerini belirleme bakımından Maliye Bakanlığı’na yetki verilmiştir. Maliye Bakanlığı’da bu yetkisini kullanarak 217 seri nolu Gelir Vergisi Genel Tebliğini düzenlemiş ve bu tebliğ 27.02.1998 tarihinde 23566 sayılı resmi gazete ile yayınlanmıştır. Yazımızın konusunu Kanun maddesi ve Genel Tebliği hükümleri dikkate alınarak Geçici vergiye esas olarak kazancın tespiti, beyanı ve mahsubu konuları oluşturacaktır. Yapılan açıklamalarda anılan genel tebliğ açıklamaları esas alınarak yalnızca vergilendirme dönemi takvim yılı olan mükelleflere yönelik değerlendirmeler ve örneklemelere gidilecektir.