Bilindiği üzere bir çok ülkenin ekonomik gelişmişliği uluslararası ticarette oynadığı rol ve özellikle ihracata verdiği önem ve bu konudaki sağladığı başarı ile ilişkilidir. Günümüzde gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülke yönetimlerinin ihracatı firmalar açısından çekici hale getirebilmek için yoğun çaba harcadıkları görülmektedir. Türkiye açısından olay değerlendirildiğinde krizin yoğun olarak yaşandığı günümüzde firmaları önemli ölçüde rahatlatacak en önemli teşviğin ihracatın artırılmasına yönelik teşvik tedbirleri olacağı kaçınılmaz bir gerçektir. İhracat firmaları açısından ihracatın özendirilmesi ve artışına yönelik teşvik unsurlarından biri de 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ile getirilen ihracat istisnasıdır. İhracatın ülke ekonomisi için taşıdığı önem göz önünde bulundurularak 3065 sayılı kanun 11. maddesi ile her türlü ihracat teslimlerinin KDV’den istisna olduğu belirtilmiş ve bunun ayrıntıları ilgili kanun maddesi ile genel tebliğlerde açıklanmıştır. Uygulamanın başlangıcından günümüze kadar bu madde ile getirilen istisnanın ihracatın artışında önemli rol oynadığını kabul edebiliriz. Ancak yazımızın aşağı bölümlerinde ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere ihracatı teşvik unsuru olarak getirilen bu düzenleme kanun ve genel tebliğlerde belirtilen esasların dışına taşmış ve özetle bir önceki safhalarda hazineye intikal ettirilen Katma Değer Vergisi’nin ihracatçı firmalara iade esası üzerine oturtulan sistem haksız iadelerin yapılması sonuçlarını beraberinde getirmiştir. Son yıllarda toplanan KDV’si içinde iade edilen veri miktarı çok yüksek rakamlara ulaşmıştır. Mevcut denetimlerin yetersizliği, bu konuda yapılan incelemelerin etkin ve yeterli olmayışı yapılan incelemelerde çoğu kez verginin ödendiği ilk aşamaya kadar gidilememesi gibi hususlar iade olarak ödenen vergilerin gerçekliği konusunda önemli kuşkular doğurmaktadır. Nakit iadenin cazip oluşu nedeniyle sistemin zaaflarından faydalanan bir çok firma haksız iade yoluna başvurmakta ve ihracatı teşvik niteliği taşıyan bu düzenleme asıl amacının dışına taşmaktadır. Mevcut sistemin en önemli zaaflarından biri de denetim birimlerinin mesailerinin çok büyük bir bölümünü KDV iade incelemelerinin oluşturmasıdır. Gerek merkezi denetim elemanları gerekse mahalli denetim elemanları verimli etkin ve caydırıcı incelemeler yerine KDV’si incelemeleri ile uğraşır hale gelmişlerdir. Bu durum denetim birimlerinden beklenen faydaları olumsuz yönde etkilediği gibi bu birimlerde görev yapanlar nezdinde iş tatminsizliği sonucunu doğurmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz iki temel neden mevcut sistemin ivedi olarak gözden geçirilmesi ve bu konuda yeni düzenlemeler yapılması zaruretini doğurmaktadır. Aşağıda bu konu ayrıntılarıyla incelenecek ve çözüm önerileri getirilmeye çalışılacaktır.