GELİR VERGİSİ KANUNU BİRİNCİ KISIM GELİR VERGİSİNİN KAPSAMI VE GENEL HÜKÜMLER BİRİNCİ BÖLÜM GELİR VERGİSİ KANUNU’NUN GENEL ESASLARI 1. GELİRİN TANIMI Gelir, basit anlamıyla kişilerin alım gücünde meydana gelen artış olarak kabul edilebilir. Bu tanıma göre gelir; üretim faktörlerinin bir getirisi olabileceği gibi, kişilerin servet unsurlarında herhangi bir neden¬le meydana gelebilecek bir değer artışı da olabilir. Vergi hukukunda gelirin tanımı yapılırken genel prensip olarak iki teoriden yararlanılmaktadır. Bunlar “kaynak teorisi” ile “net aktif teorisi” dir. Kaynak Teorisi: Bu teoriye göre gelir; kişilerin sahip oldukları üretim faktörlerini üretim sürecine sok¬maları karşılığında elde ettikleri değerlerdir. İlk bakışta çok genel bir zemin üzerine oturtulmuş gibi görül¬mekte birlikte, bu teoriye birçok yönden eleştiri gelmektedir. Vergi hukuku açısından bu tanıma göre elde edilen bütün gelirler gelir tanımı içerisine alınmamakta, kişilerin sahip oldukları belirli üretim faktörlerini sürekli olarak üretim sürecine sokmaları unsuru aranmaktadır. Net Aktif Teorisi: Bu teoriye göre gelir; belirli bir dönemde yapılan tüketim ve net servette meydana gelen artış veya azalışın toplamını ifade eder. Bu teorinin tanımında da görüleceği üzere; gelir tanımı içerisinde, belirli bir kaynağa bağlılık ve süreklilik gibi unsurlar barındırılmaktadır. Gelir Vergisi Kanunu Uyarınca Gelir Tanımı: Gelir Vergisi Kanunu’nun 1’nci maddesine göre gelir, “Bir gerçek kişinin bir takvim yılı içerisinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.” şeklinde tanımlanmıştır. Söz konusu tanımda yer alan kavramlar aşağıda açıklanmıştır: Kazanç:Yalnız emekten veya emekle sermayenin birleşiminden elde edilen hâsılatı ifade etmekte¬dir. İrat:Menkul ve gayrimenkul sermayeden elde edilen hâsılatı içermektedir. Gerçek Kişi: Medeni Kanun hükümleri çerçevesinde şahsiyet sahibi olan, diğer bir deyişle hak ve borçlar nedeniyle ehil olan insandır. Bu nedenle gerçek kişi kavramı, sağ doğan ceninle başlar ve bunun ölümüne kadar devam eder. Gelir Vergisi Kanunu açısından gerçek kişinin hangi yaşta olduğu, medeni hakları kullanma ehliyetinin olup olmaması, sonucu değiştirmeyecektir.