Charles Ponzi’nin adını eminim daha önce duymuşsunuzdur. Kimilerinin şarlatan olarak gördüğü bu adamı bazıları finansal bir dahi olarak nitelendirir. Ponzi, gönderildiği ülkede posta puluna çevrilebilen Uluslararası Cevap Kuponlarının (IRC) farklı ülkelerdeki alım gücüne dayanan bir şemayı yatırımcılarına pazarlayarak zengin olan bir dolandırıcı. Yatırımcılarına 45 günde yüzde 50, 90 günde yüzde 100 kazanç vadeden Ponzi’nin işletmesinin önünde yatırımcıların kuyruk oluşturduğu söyleniyor. Sonuçta da bu denli kârlı bir yatırımı yönetmediği ortaya çıkınca da tutuklanıyor. Yetkililer Ponzi’nin yeni yatırımcılarından topladığı paraları eskilere dağıtmak üzerine kurulu bir şemayı yönettiğini anlıyor. O tarihten bu yana da söz konusu şemalar Ponzi’nin ismiyle anılıyor. Bu tip şemalara piramit şemalar da deniliyor. Ancak ikisinin arasında çeşitli farklar mevcut. Bu farkları bilmemenin Çiftlik Bank hadisinde Türkiye’ye pahalıya patladığını söyleyebilirim. Ne demek istediğimi daha sonra açıklayacağım.
Piramit ve ponzi şemaları hafife alınacak dolandırıcılıklar değil. Önlem alınmazsa bir ülkenin ekonomisi üzerinde yıkıcı etkileri olabiliyor. Çünkü katılımcı sayısı ve parasal olarak inanılmaz bir büyüme potansiyeline sahipler. Örneğin Caritas Şeması, 1992 – 1994 yılları arasında Romanya’da aktif olan bir şema. Bu şemanın üç ila sekiz milyon arasındaki insanı dolandırdığı tahmin ediliyor. Bu rakam gözünüzü korkutmadıysa size biraz da ABD’de patlayan Bernard Madoff şemasından bahsedeyim. Bu şema ortaya çıkarıldığında yatırımcıların 65 milyar dolarını buharlaştırdığı anlaşıldı. Şu an işin vahametini biraz daha kavradığınızı tahmin ediyorum.
Arka planda gerçekleşen işlem hep para toplama ve dağıtmaktan ibaret. Buna karşın, ön planda yatırımcılara sergilenen oyun değiştiğinden, insanlar sürekli olarak bu şemaların tuzağına düşüyor. Toplumun büyük bir çoğunluğu bu tarz şemalara yakalananların aptal olduğunu varsayıyor. Oysa tablo bunun tam tersi. Örneğin 1964’te ABD’de aktif olan “home stake production company” şeması patladığında dolandırılanlar arasında holywood yıldızları, eğlence dünyasının önde gelen isimleri, dünyanın en büyük şirketlerinin yöneticileri vardı. Çiftlik Bank’ın dolandırdığı insanlar arasında kimler olduğu konusunda artık daha makul düşüncelere sahip olabilirsiniz. Bu kişiler dolandırılmış olmanın verdiği rahatsızlıkla zaten ortalarda gezinmiyor.
Henüz bu şemalardan birisi size yüksek getirili bir yatırım olarak önerilmediyse şanslısınız. Çünkü Türkiye’de her gün başka bir piramit veya ponzi sistemi karşılaşma olanağınız var. Bana göre şu an Türkiye bir piramit ve ponzi cenneti. Çiftlik Bank sonrasında bile çok sayıda hadise yaşandı. Böyle devam ederse de yaşanmaya devam edecek. Türkiye’de saadet zinciri dendiğinde herkes temkinli yaklaşırken mevcut sistemde Çiftlik Bank’ın nasıl bu kadar başarılı olduğunu anlarsanız, siz de kendi tedbirinizi alabilirsiniz diye düşünüyorum. Evet, bu ders çıkarılacak bir başarı öyküsü olacak.
Yerli ve Milli Ponzi
Basit bir araştırmayla Türkiye’de gerçekleşen vakaların önemli bir kısmının yurtdışından ithal olduğunu görebilirsiniz. Tahminimce yurtdışında sırf bu iş için kafa patlatan ekip veya ekipler var. Özellikle mevzuat boşluğu olan ülkeleri hedef seçiyorlar. Şema bu ülkelerden herhangi birinde başarılı olduğunda diğer ülkelerde de deneniyor. Bu bağlantıyı bazı hadiselerde açık bir şekilde görebiliyorsunuz. Zaten bu şemalar çoğunlukla, yurtdışında birden fazla ülkede faaliyet gösteren başarılı bir girişim olarak yatırımcılara tanıtılıyor. Şemanın Türkiye operasyonu sorumlusu ve yanındaki dar bir halkayı temsil eden ilk etap yatırımcı tarafından, yağlandıra ballandırıla, bu sistem size de satılıyor. Sonrasını zaten biliyorsunuz.
Çiftlik Bank’ı bu şemalardan ayıran ise yerli ve milli olması. En azından şu ana kadar, Çiftlik Bank’ın başındaki Mehmet Aydın’ın şemanın kuruluşunda yurtdışından yardım aldığını gösteren herhangi bir tez ortaya atılmadı. Çiftlik Bank amatörce kurgulanmış bir iş değil. Yurtdışında başka bir ülkede denenmesi durumunda yeniden başarılı olma ihtimali bile var. Titan Saadet Zinciri’nin üzerinden 20 yıl geçmeden Türk piramit ve ponzi sektörünün yurtdışına şema ihraç edecek kaliteye ulaşması takdire şayan. Sadece yurtdışında biraz daha tanıtıma ihtiyaçları var.
Sahnelenen Oyun Holywood’a Göz Kırptı
Önerilen yüksek getiri sebebiyle bu şemalar kısa zaman içerisinde katılımcı sayısını katlayarak artırıyor. Yatırımcılara yüksek bir getiri elde etme imkânı vadediliyor. Buna karşın, söz konusu gelir ancak sisteme yeni katılımcı girdiğinde ödenebiliyor. Aslında arka planda basit bir matematik mevcut. Topladığınız paranın belli bir kısmı kadar yatırımcılarınıza dağıtmalısınız. Olay tamamen para toplama ve dağıtma işiyken insanları gerçek bir ticari faaliyetiniz olduğuna da inandırmanız gerekli. Ön planda kurgulanan oyun ne kadar inandırıcı ise sistemin başarısı o kadar artıyor.
Basına yansıyan SPK Raporu’ndan Çiftlikbank’ın 2016-2017 arasında 77 bin 843 kişiden toplam 511.7 milyon TL topladığı ve 62 bin 877 kişiye 398.3 milyon TL ödeme yaptığı anlaşıldı. Bonkör bir şema… Çiftlikbank şemasında, internet üzerinden oynanan sanal bir oyunda yatırımcılara keçi, tavuk ve arı gibi hayvanlar satın alma, bunların yetiştirilmesi ile ürünlerinden para kazanma hayali satıldı. Yetiştirilen her sanal hayvan için Çiftlikbank’ın gerçekte bir hayvan yetiştirdiği ve kazancın buradan geldiğine insanlar inandırıldı veya insanlar buna inanmak istedi. Şema büyüdükçe göz boyamak için çiftlikler satın alındı, şubeler açıldı. İnandırıcılığı artsın diye yatırımcılara kazandıkları oyun parasıyla şubelerden çiftlik ürünlerini satın alma opsiyonu dahi verildi. Ciddi bir reklam kampanyası yürütüldü. Şemanın yayılması için öncelikle denetlenmesi zor bir alan olan internet reklamları kullanıldı. Sonrasında daha cüretkâr davranılarak televizyon reklamlarına geçiş yapıldı. Açılışlara davet edilen insanlar bile özenle seçildi: profesörler, kaymakamlar, müftüler, sanatçılar… Böylece devletle milletle kol kola bir yatırım yapıldığı izlenimi verilmeye çalışıldı. Sergilenen oyun adeta holywood yapımlarına taş çıkardı. Bu yüzden bu oyuna kanarak paralarını kaptıran insanları hor görmememiz gerekir. Duygusal insanlarımız var ve bu tür şeylerden çabuk etkileniyorlar. Sırf bu yüzden bile Türkiye bir ponzi ve piramit şeması işletmek için doğru bir ülke.
Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri
Piramit ve ponzi şemalarının işletilmesi para toplama ve dağıtma faaliyetini gerektirdiğinden, bu şemalarda tahsilat ve ödeme süreçleri önemlidir. Elden ödeme yapılması ve para toplanması şemanın saklanmasına yardımcı olurken aynı zamanda şemanın hızlı bir şekilde büyümesine engel olur. Son dönemde bu şemaların profesyonelce kurgulananları, kendilerini mali kurumların gözetiminden kurtaracak alternatif ödeme araçlarının arayışı içeresindeler. Kripto para, oyun pinleri, elektronik para ve ödeme hizmeti kuruluşlarının sunduğu alternatif ödeme yöntemleri ise bunların derdine derman olmuş durumda. Kripto parayı bir kenara bırakırsak elektronik para ve ödeme hizmeti kuruluşları tarafından büyük havuz hesapları işletildiğini söylemek gerekir. Bu kuruluşlardan bilgi almadan ödemelerin takibi veya birbirleri ile ilişkilendirilmesi mümkün değildir. Oyun pinleri ise bir başka sıkıntılı alan. Oyun pinleri oyun piyasasında faaliyet gösteren kuruluşlar tarafından üretilen şifreler niteliğinde. Bu pinleri oyun parası veya oyun kredisi olarak düşünebilirsiniz. Söz konusu pinleri almak için çoğunlukla aracı bir site üzerinde cüzdan oluşturup sonra bu cüzdandaki bakiye ile pin satın almalısınız. Aldığınız pinleri ise oyunlarda kullanıyorsunuz.
SPK Raporunda değinilen bir başka husus, Çiftlik Bank’ın ödeme ve tahsilatları yaparken Papara, G-pay ve Epin gibi müesseseleri kullandığı. Muhtemelen şu an neden bu firmaların kullanıldığını anladınız. Tıpkı Kuzey Kıbrıs’ta şirket kurulmasında olduğu gibi bu firmalardan yararlanılmasının arkasındaki amaç da mali gözetim ve denetimden kaçmak. Şubelerin kurulmasındaki amaç da benzeri şekilde para trafiğini dikkat çekmeyecek şekilde dağıtmak. Bankacılık sisteminin ağır bir şekilde gözetim altında olduğu mevzu bahis şemaları işletenlerce biliniyor. Çiftlik Bank aktif olduğu ve bu hizmetleri kullandığı dönemde hangi mali kurumlarda adı geçen ödeme kuruluşlarının verisi vardı sormak gerek. Çiftlik Bank şemasının başarılı olmasının arkasında yatan sebeplerden birisi de bu.
Zaman Yönetimi
Ponzi ve piramit sistemlerinde anaparanın ne kadar uzun süre sistemde tutabildiği; aidat, komisyon, kesinti adı altında anaparadan ne kadar ek gelir yaratılabildiği şemanın başarısı üzerinde doğrudan etkili. Çiftlik Bank şemasında sanal hayvanların sistemde yetiştirilme süresi ortalama 365 gündü. Bu tarz bir sistemi işletmek için oldukça makul bir süre. Bazı hayvanlarda sistemde kalma süresi 700 günü bulabiliyordu. Zaman faktörünün çok iyi planlandığını ve işlerin iyi gittiği dönemde bile sistemden çıkışların önü kapatıldığını görüyorsunuz. Örneğin sistemin aleyhine olarak hızlı kazanan bir kısım yatırımcının hesaplarının bloke edildiği anlaşılıyor. Sistemden şüphe eden ve ayrılmak istenen kişilere para iadeleri bilinçli olarak geciktiriliyor. Bazı durumlarda yatırımcıdan protesto çekmesi isteniyor. Henüz şemanın ipliği pazara çıkmadan yargı yoluna gidildiğinde olay sadece bir tüketici anlaşmazlığı ve tüketici sorunlarının çözülmesi için geçmesi gereken süreler iyi biliniyor. Ayrıca şema hakkında piramit veya ponzi ihbarı yapıldığında dahi vakanın soruşturulmasının alacağı süreler tahmin ediliyor. Ödemeler planlandığı gibi yapıldığı sürece lehte ifade vereceklerin sayısının aleyhte ifade vereceklerin sayısının onlarca katı olacağı gerçeği her zaman cepte. İşte bu yüzden Türkiye, bu şemalar için en iyi zamanlama altyapısını sağlayan ülkeler arasında yer alıyor.
Tosun Paşa Aynı Anda Birden Fazla Kurumla Güreş Tutabilir
Katılımcının kendisinin varlığı bile sistemlerin belli bir süre yaşaması için yeterli. Bu kişilerin başkaca kimseleri şemaya katmaması sorun teşkil etmiyor. Sizden aylık yüzde 30 getiri ile 100.000 TL aldığımı düşünün. Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki bir kömür ocağının işletme ortaklığını size pazarladım diyelim. Kömür ocağı elbette ön planda sergilenen oyunu temsil ediyor. Aynı yalana başkaca birini inandıramasam bile kurduğum sistem 4 ay rahat bir şekilde yaşayabilir. Çünkü üç ayda toplam 90 bin TL’yi kendi paranızla size ödedikten sonra 4. ayın sonunda hala 10 bin TL ile kaçma olanağına sahibim. 30 bin TL’lik ödemelerde de örneğin 5 bin TL gibi bir işletme giderini sizden kestiğimi hayal edin. Dördüncü ayın sonunda 25 bin TL kaçabilme şansını elde etmiş olduk.
İşin trajikomik yanı 3 ayda kazandığınız 65 bin TL’lik getiriden etkilenerek elde ettiğiniz parayı tekrar sisteme yatırma ihtimaliniz. Üçüncü ay sonunda bu parayı yatırırsanız dördüncü ay sonunda size (100.000 x %30 + 65.000 % 30 - 5000 = ) 44.500 TL ödeme yapmam gerektiğinden sistemi bir ay daha yaşatmış olursunuz. Sonuçta (25.000 + 65.000 – 44.500 =) 45.500 TL ile beşinci ayın sonunda ortalıktan kaybolabilirim. Elbette bu süreçte sizi sistemde tutmak adına iki Çinli oyuncu ile anlaşıp size maden sahibi olarak tanıştırabilirim. Birkaç kez Çin Halk Cumhuriyetine gidip oradan görüntü paylaşabilirim. İşte bunlar da hep oyun maliyeti olup sistemin yaşam süresini kısaltır. Çünkü bunlar için sistemden ödeme yapılması gerekiyor.
Çiftlikbank vakasında da tam olarak yaşanan bu. Sistemden kazandığını sisteme geri yatıranlar oldu. Bu kişilerin varlığı sistemin yaşam süresini gereksiz bir şekilde uzattı. Mehmet Aydın birden fazla kez; kurduğu işletmenin dürüst bir işletme olduğunu, bir piramit şeması işletmediğini, bunu kanıtlamak için sisteme yeni yatırımcı alınmayacağını duyurdu. Sistem yeni yatırımcılara kapanırken aynı zamanda mevcut yatırımcılara planlanan ödemeler yapıldı. Bir yandan da hiçbir banka bizimle çalışmak istemiyor tezi işlenerek geciken ödemeler makul bir gerekçeye bağlandı. Böylece Çiftlikbank nezdinde soruşturma, inceleme, denetim faaliyeti gerçekleştiren kurumlar için en kötü senaryo gerçekleşmiş oldu. Birincisi, kafalardaki piramit şema algısı yıkıldı, birçok insan acaba yanlış mı yapılıyor dürüst bir iş adamı linç mi ediliyor izlenimine kapıldı. İkincisi, Çiftlikbank’ın pimi çekilmiş oldu ve geri sayım başladı. Üçüncüsü, Çiftlikbank savunucuları bu hamlelerden cesaret alarak sosyal medyada ve gerçek hayatta denetimde bulunan kurumlar aleyhine söylemlerde bulunmaya başladı.
Saf İyilikten Oluşan İnsanlar
Çiftlikbank’ı çözmeye çalışan kamu kurumları bu evrede sistem katılımcıları arasındaki 4 tip insanı görme şansı elde etti. Birinci halkayı oluşturan katılımcılar sisteme yatırdığı paraları çoktan geri almış üzerine paralarını katlamış durumdaydı. Bu grup halinden memnundu ve sistem aleyhine bir söylemde bulunmaları zordu. Birçok şemada bu grup aynı zamanda suçlu durumunda bulunur. İkinci grup aldatıldığını anlayan ancak art niyetli insanlardan oluşuyordu. Açık bir şekilde kendi paralarını sistemden kurtarana kadar şemaya dokunulmaması gerektiğini savunuyorlardı. Üçüncü grup aldatıldığını anlayan ve devlet gücüyle paralarının kurtarılması gerektiğini düşünen insanlardı. Mehmet Aydın yurtdışına kaçmadan bu gruptaki insanlarının sayısının oldukça az olduğunu belirtmek gerekir. Son grupta ise Mehmet Aydın’ın dürüst bir insan ve Çiftlikbank’ın başarılı bir işletme olduğuna inanan insanlar bulunmaktaydı. Onlara göre işlerin kötü gitmesinin tek sebebi devletin müdahalesiydi. Bu insanlar halen daha ikna olmamış olabilir. Eğer çevrenizde bu insanlardan varsa onlara sıkıcı sarılın, içlerindeki saflığı hissetmeye çalışın. Bu evrede kurumların ne kadar sorun yaşadığını herhalde anlamışsınızdır. Bu yüzden başarılı bir şema bu hayatta gerçekleştirilebilecek en iyi dolandırıcılık faaliyetleri arasında yer alır. Dolandırdığınız insanlar gerek bilerek gerek bilmeyerek ilgili otoritelerle işbirliği yapmayı reddeder ve sizleri savunur.
Kurumsal Karmaşa Ortamı
Süreç devam ederken kurumlardan açıklamalar ardı ardına geldi. Örneğin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Çiftlik Bank’a teşvik ve hibe vermediğini hatta suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. SPK, Çiftlik Bank’ın faaliyetlerinin incelenmesi neticesinde bu işletmenin bir piramit şeması olduğu kanaatine vardı ve suç duyurusunda bulundu. Daha sonra da durumu Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na havale etti. Hemen belirtmek gerekir ki Çiftlik Bank konusu SPK’nın görev alanına girmiyordu. Süreç içerisinde belki de en talihsiz açıklamalar Çiftlik Bank’ı piramit şema olmakla suçlayan açıklamalar oldu. SPK tarafından yapılan açıklamada bilhassa 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 80. maddesi ile kurulması yasaklanmış olan 'piramit satış sistemi’ vurgulandı. Söz konusu 80. maddede Piramit satış; “katılımcılarına bir miktar para veya malvarlığı ortaya koymak karşılığında, sisteme aynı şartlar altında başka katılımcılar bulma koşuluyla bir para veya malvarlığı kazancı olanağı ümidi veren ve malvarlığı kazancının elde edilmesini tamamen veya kısmen diğer katılımcıların da koşullara uygun davranmasına bağlı kılan, gerçekçi olmayan veya gerçekleşmesi çok güç olan kazanç beklentisi sistemi” şeklinde tanımlanır. Oysa Çiftlikbank bir piramit şeması değil kurulduğu şekliyle saf bir ponzi şemasıydı. Temel işletme mantığında yüksek getiri elde edilebilmesi için hiçbir zaman sisteme yeni katılımcı bulunması konusunda yatırımcı zorlanmadı. Sistemden getiri elde etmenin tek şartı sistemde kalmak ve para yatırmaktı. Kanundaki devasa boşluğu görmek zor olmasa gerek. Bu maddeyle Çiftlikbank’a işlem yapamazsınız.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı da Piramitte Karar Kıldı
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı da Çiflik Bank’ın piramit sistemi olduğuna kanaat getirdi. Basına yansıyan açıklamalar "Sistemin işleyişinde referans geliri sistemi ile daha sonra uygulamaya konulan bayi/şarküteri yapılanmasındaki üyelik, kazanç, komisyon oranları gibi unsurlar dikkate alındığında 6502 sayılı Kanunun 80' inci maddesine aykırı bir biçimde piramit satış sisteminin kurulduğu tespit edilmiştir" şeklindeydi. Dünyanın her yerinde işletmeler kendi ürünlerinin satışına aracılık edenlere refere gelirleri öder. Aynı zamanda şube kurmanızı engelleyecek herhangi bir madde yoktur. Bu kalemlerden yola çıkılarak bir işletmenin piramit olduğuna kanaat getirilmesi için katılımcıların gelirinin önemli bir kısmının bunlar üzerine kurulu olması gerekir. Yani vadedilen yüksek getirinin temel argümanı bu olmalıdır. Bakanlığın kararına saygı göstermekle beraber Çiftlik Bank refere ödemesi yapmasa veya şube kurmasa ne olacaktı sorusunu sormadan edemeyeceğim. Muhtemelen tüm ülke kocaman bir çiftlik haline gelecekti. Maddenin bu hali karar almayı zorlaştırdı ve Çiftlik Bank’ı zorla bir piramit kalıbına sokma konusunda gereksiz bir çabayı beraberinde getirdi.
Al Bunu! Al Al Al!
Çiftlik Bank şemasında, yetiştirilen sanal hayvana göre değişiklik göstermekle beraber, sistemde kalınması neticesinde sağlanacak getiri %80 - 100 arasında açıklanmıştı. Açıkçası sadece böyle bir açıklamada bulunulması bile Çiftlik Bank’ın bir dolandırıcılık faaliyeti olduğuna kanaat getirilmesi için yeterliydi. Hayvancılık sektöründe %100 üzerinde getiri varsa ülkemiz yetiştiricisi bunca zaman zaten boşuna ağlıyordu. Yani bana kalırsa bu arkadaşların tutuklanması için ayrıca bir kurumun resmi bir raporla Çiftlik Bank’ı dolandırıcılıkla suçlaması gerekmiyordu. Bu yüzden gözlerim bu süreçte hep al bunu al al sahnesinin gerçekleşeceği anı aradı ama bu hiçbir zaman yaşanmadı. Hayvancılık işinden bu kadar getiri sağlanamayacağı teziyle karşılaşan Mehmet Aydın durumu yatırımcılarına çok basit bir dille açıkladı: “Toplanan paralarla aynı zamanda kripto para yatırımı yapıyoruz.” Güya elde edilen getirinin bir kısmı buradan gelmekteydi. Elbette bu da bilinçli bir açıklama ve yanıltmacaydı. Gerçi daha sonra kripto parayla neden uğraştığını herkes anladı ama iş işten geçmişti. Bu süreçte şema yöneticilerinin neden tutuklanmadığına veya haklarında yurtdışı çıkış yasağı uygulanmadığına yönelik herhangi bir bilgi yok.
Daha Da Büyüyebilirdi
Getiri oranı biraz daha makul belirlenseydi, şema çok daha uzun yıllar yaşayabilirdi. On beş, yirmi sene üzerinde faaliyet gösteren ponzi şemaları var. ABD’de yaşanan Bernard Madoff Ponzi Şeması bunun bir örneğidir. Bu şemanın temelinin 1980’lerde atıldığı varsayılıyor. Çöküşü ise 2008 krizine denk gelir.
Refere ve şube strateji hiç uygulanmayabilirdi. Zaten oldukça yüksek getiriler elde edilmişti. Muhtemelen şema yöneticileri bu uygulamaların piramit olarak yorumlanamayacağı düşüncesindeydiler. Benim açımdan haksız olduklarını söylemek zor.
Papara, epin gibi yurtiçinde faaliyet gösteren ödeme yöntemlerinin kullanılması yerine Stripe, Skrill, Braintree gibi yurt dışı seçenekler tercih edilebilirdi. Bu şekilde ödeme ve tahsilatlar tamamen görünmez hale getirilebilecekti.
Reklam, açılış faaliyetlerine çok daha az para yatırılabilirdi. Sonuçta Çiflikbank ve Mehmet Aydın’ın çok fazla ortada görünmeye başlaması bu sistemin de sonunu getirdi. Aynı şey 1990’larda patlayan Titan Saadet Zinciri içinde söylenir. Birçok kaynakta Ocak 1998'deki yaş günü partisinin tüm dikkatleri Kenan Şeranoğlu ve Titan’a çektiği ifade edilir. Bana kalırsa Titan Saadet Zincirinin sonunu getiren Kenan Bey’in doğum gününde giydiği ceket olabilir. İzmir Hilton Oteli'ndeki lüks parti kutlamasını gören duyan herkes için yapboz da bir parça yerine oturdu diyebiliriz.
Aynı Hadisenin Tekrar Yaşanmasını İstemiyorsak
Her öykünün bir sonu var. Bu öykünün sonu da mutsuz bitti. Bir ponzi şemasının başarısı bir ülkenin başarısızlığı oldu. Binlerce insan dolandırıldı, milyonlarca lira buharlaştı. Çiftlik Bank hadisesinin üzerinden makul bir zaman geçmesine rağmen değişen bir şey olmadı. ABD’de bulunan Fedaral Ticaret Komisyonu’nun ABD’deki olaylara ilişkin kararlarını, diğer ülkelerde meydana gelen hadiseleri ve yabancı basını uzunca süredir takip ediyorum. 2008’den bu yana bu şemaları takip etmeye çalışan biri olarak sözlerimi dikkate almanızı isterim. Eğer bu şekilde devam ederse daha büyükleri de gelecek. Bu yüzden aşağıdaki başlıkları bir mesaj kapsülüne yazıp sonsuz uzay boşluğuna fırlatıyorum, dilerim akıllı bir yaşam formuna denk gelir:
1- En önemli husus 6502 sayılı Kanunun 80. Maddesinin ponzi şemalarını kapsayacak şekilde genişletilmesidir veya yeni bir maddenin kanuna eklenmesidir,
2- Kurumsal rollerin iyi belirlenmesi gerekir. Bir şemanın keşfedilmesi durumunda her kurumun işin içine girmesi olayın çözülmesini geciktirir. Yol göstermesi adına ABD’deki sisteme bakılması fayda sağlayabilir. ABD’deki şemaların incelenmesi ve çözümünü %90 oranında federal hükümete bağlı bağımsız bir kurum olan Federal Ticaret Komisyonu(FTC) gerçekleştirmiştir. Bu rolü bizim sistemimizde üstlenen Ticaret Bakanlığı’dır. Eğer kurulan şemalar hisse senetleri, fon yönetimi gibi sermaye piyasalarına ilişkin hususlar içeriyorsa bu durumda devreye Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) girmiştir. Bizde bu rolü SPK üstelenmektedir,
3- Amerikan Gelir İdaresinin (IRS) çözümlediği veya ortaya çıkardığı vaka sayısı yok gibidir. Bu yüzden bu şemalarla karşılaşıldığında Gelir İdaresi Başkanlığı veya Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nın devreye girmesi beklenmemelidir. Daha sonra da açıklanacağı üzere kabul edilen görüş bu şemalarda gerçek bir yatırım faaliyetinin olmadığı yönündedir. Sergilenen iş basit bir dolandırıcılık tertibidir,
4- Profesyonel yönetilen şemaların sistemin içinde kaldığı ve vergilerini çoğunlukla ödediği gözlemlenmiştir. Zaten bu şemaların vergilerini ödemesi ve yatırımcılarından yaptığı vergi kesintileri daha sonrasında sorunlara neden olmuştur,
5- Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı tarafından yürütülen incelemeler içerisinde ponzi veya piramit incelemesi gibi bir inceleme türü bulunmamaktadır. Söz konusu şemaların incelenmesi durumunda ön plandaki oyuna denetim elemanlarının aldanma ihtimali de söz konusu olabilir. Bu şemaların vergi inceleme raporlarına dayanılarak vergilendirilmesi, faaliyetlerinin tasdiki anlamına gelebilir ve daha sonra örneğin Ticaret Bakanlığı veya SPK tarafından yürütülen denetiminin sonuçları aleyhine masaya sürülebilir. Aynı durum YMM tasdikleri için de geçerlidir,
6- Şemanın rutin bir incelemeye başlanıldıktan sonra keşfedilmesi durumunda yapılacak en makul işlem incelemenin durdurularak durumun bir yazı ile zaman kaybetmeksizin SPK ve/veya Ticaret Bakanlığına bildirilmesidir. Şemanın üyelik, komisyon gibi isimlerle sağladığı kesintilerin peşine düşülerek vergilendirilmesi ve raporlama süreçlerine geçilirse sonuç pahalıya patlayabilir,
7- Şemanın yatırımcılarının gelirleri de vergilendirilmek istenebilir. Hayali Gelir (Phantom Income) olarak da anılan bu gelirlerin vergilendirilmesi IRS’in başının ağrımasına neden olan sebeplerden biridir. Oysa IRS ve FTC tarafından kabul edildiği üzere bu şemalarda gerçek bir yatırım faaliyeti bulunmamaktadır. IRS ilan ettiği düzenlemelerle(safe harbor) gerek çalınan paranın gerekse vergi olarak alınan tutarın (hırsızlık kaybı)gider olarak indirilmesine izin vermiştir,
8- Şemanın basın tarafından duyulduğu ve kamuoyuna duyurulduğu vakit çoğunlukla iş işten geçmiştir. Bu tür şemalara çok hızlı müdahale edilmesi hayati önem arz etmektedir. Hangi kuruluş tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin sonu raporla biten bir süreç olabilecek en hantal müdahaledir. Bakanlık hızlı bir şekilde mahkemeye başvurmalı, şemanın faaliyetleri askıya alınmalı, para hareketleri durdurulabilmeli, internet sitelerine erişim engellenmeli, bakanlık şüphe üzerine hakkında inceleme başlattığı girişimleri kamuoyuna derhal duyurabilmelidir,
9- Her şemanın bir kaybedeni bir de kazananı vardır. Yatırdığı parayı geri alıp üzerine kazananlar net kazanlar grubunu oluşturur. Net kazananların kazandığı tutarlar bu kişilerden alınıp net kaybedenlere iade edilmediği sürece adalet sağlanmış değildir. Net kazananların kazançlarının yanlarına bırakılması bu kişileri ponzi ve piramit şemalarının müdavimi haline getirirken kaybedenlerin devlete olan inancını bitirir. Titan Sadet Zincirinde yatırımcıların kayıpları kumar borcu olarak nitelendirilmiştir ki bu insanların açık bir şekilde haklarını aramasının önü kesilmiştir. ABD’de yaşanan Bernard Madoff Ponzi Şemasında buharlaşan 65 Milyar Doların yaklaşık 17 Milyar Doları mağdurlara geri iade edilebilmiş olup halen daha iade süreci devam etmektedir,
10- Ponzi veya piramit şemaları her zaman parasal bir fenomendir. Para hareketlerinin izlenmesi ve kullanılacak bir takım algoritmalarla çok basit bir şekilde varlıkları tespit edilebilir. Para ve ödeme hizmetleri kuruluşları ve oyun paraları dâhil tüm veriler analiz edilmelidir. Türkiye’de bulunmayan benzeri kuruluşların hizmetlerine erişimler düzenlenmeli, belki yasaklanmalı veya bu kuruluşlarla işbirliğine gidilmelidir,
11- Türkiye’de ağ pazarlama faaliyetleri bakanlıktan ön izin almak suretiyle gerçekleştirilmelidir. Para toplama potansiyeli olan herhangi bir dürüst işletmenin yaşamının herhangi bir evresinde ponziye dönüşebileceği göz ardı edilmelidir. Bakanlık bir risk analizi ile tespit ettiği bu firmaları rutin kontrollerden geçirmelidir. Bir örnek vermek gerekirse faizsiz ev sahibi yapan kuruluşlar kolaylıkla ponziye dönüşebilir. Bu kuruluşların dürüst olanları zaten yıllardır bilinmektedir. Ancak sayıları gün geçtikçe artarken denetimsiz bir alanda yollarına devam etmeleri doğru değildir. Profesyonelce kurgulanmış bir şemayla binlerce kişi mağdur edilebilir.