İşletmeler açısından alacak ve borç kavramları, ticari hayatın bir gereği olarak, sürekli içinde bulunulan olgulardır. Esas gayesini “üretmek ve satmak” şeklinde özetleyebileceğimiz işletmelerin üretmiş oldukları mal ve hizmetlerin satışında, mal ve hizmet bedelinin tamamının satış işleminin tamamlanması anında tahsil edilmesi, uygulamada istenen bir durum olmakla birlikte her zaman karşılaşılan bir husus da değildir. Özellikle günümüzde, ticari hayatta ödemenin mal ve hizmetin satılmasından sonra, önceden belirli ya da belirsiz vadelerde yapılması, ticaretin normal işleyiş şekli haline gelmiştir. Bunun yanında, birbirleriyle ticari ilişkide bulunan firmalar arasında, ilerde gerçekleşecek bir mal veya hizmet satışına münhasır olmak üzere, “avans” mahiyetinde ödemelerde bulunulması da sıkça karşılaşılan durumlardandır. Bahsedilen hususlar, ticaretin gereği olmakla birlikte, elbette işletmeler açısından satış bedelinin ve bu satışa bağlı olarak hesaplanan katma değer vergisinin tahsil edilememesi ya da avans mahiyetinde ödeme yapılmış olmasına karşın, karşı tarafın edimini yerine getirmemesine bağlı olarak mal alımının gerçekleşmemesi ve bahse konu avansın geri alınamaması gibi riskleri de beraberinde getirmektedir. Bu yazımızda, öncelikle şüpheli alacağın mahiyeti kısaca ortaya koyulduktan sonra, tahsil edilemeyen katma değer vergisi ile mal ya da hizmet alımı için avans mahiyetinde verilen ancak işlemin gerçekleşmemesine bağlı olarak tahsil edilemeyen paralar için şüpheli alacak karşılığı ayrılıp ayrılamayacağı konusunda açıklamalar yer alacaktır.