Ekonomik anlamda sınırların kalktığı, dünyanın küçüldüğü, iletişim ve ulaşım imkanlarının her türlüsünden kolaylıkla yararlanılabildiği günümüzde, firmaların ayakta kalmak ve üretimine devam edebilmek adına, birbirleri ile ciddi bir yarış içine girdiği ortadadır. Dünyanın küreselleşmesine bağlı olarak, bir yandan işletmelerin pazar alanı ve müşteri kitlesi genişlemiş; diğer taraftan ise firmalar, ulusal sınırları da aşan faaliyetleri sırasında, aynı alanda faaliyet gösteren bir çok firma ile rekabet ve mücadele içine girmek durumunda kalmıştır. Firmalar açısından yaşamsal öneme sahip bu rekabet, aynısektörde faaliyet gösteren firmaları, gerek ürün kalitesi ve ürün çeşitliği, gerekse teknolojik üstünlük sağlama yönünden birbirinin önüne geçme yarışı içine itmiştir. Günümüzde, firmalar pazar payı ve müşteri portföyünü kaybetmemek için, yeni bir teknolojinin yaratılması yada eldeki mevcut teknolojinin geliştirilmesi amacıyla araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarına girişmişler ve kendi bünyelerinde gerçekleştirdikleri bu çalışmalar için oldukça büyük tutarlarda kaynak ayırmışlardır. Araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) faaliyetleri; “yeni teknoloji yaratmak suretiyle maliyetlerde azalma, standartlarda iyileştirme sağlayarak yeni bir ürün üretilmesi veya halihazırdakilerin geliştirilmesini hedefleyen bilimsel faaliyetler” olarak tanımlanmaktadır. Yeni teknolojinin yaratılması yada mevcut teknolojinin geliştirilmesi, firmalar açısından bireysel fayda sağlamakla birlikte, makro düzeyde etkileri de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, firmaların kendi bünyelerinde yaptığı Ar-Ge faaliyetleri teşvik edilmiş ve bu anlamda firmalara destek verilebilmesi için vergi mevzuatımızda bir takım düzenlemeler yer almıştır. Bu cümleden olmak üzere, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 14.’ncü maddesinin 6 numaralı bendinde yer alan “vergi ertelemesi”ne yönelik düzenleme, bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır.